Gerçek Sorumlular Hesap Vermelidir!

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) bağlı Amasra Taşkömürü İşletmesi Müessesesi'nde meydana gelen ve 43 madencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan grizu patlaması faciasının 3. yıl dönümü dolayısıyla bir anma mesajı yayımladı.

Yayımlanan mesajda, hayatını kaybedenler anılırken, facianın sorumlulalarının halen daha hesap vermediği belirtildi.

"Amasra Faciası: Gerçek Sorumlular Hesap Vermelidir!" başlığıyla yayımlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Tam 3 yıl önce, 14 Ekim 2022 tarihinde, Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı Amasra Taşkömürü İşletmesi Müessesesi’nde meydana gelen grizu patlaması nedeniyle 43 madenci hayatını kaybetti. O gün, Türkiye bir kez daha yer altından gelen acı bir çığlıkla sarsıldı. Yine 'kader' denildi, yine 'fıtrat' denildi. Oysa o çığlık, ne kaderin ne de fıtratın değil; denetimsizliğin, liyakatsizliğin, ihmalin ve işçi sağlığı ve iş güvenliğinin kâğıt üzerinde bırakılmasının sesiydi. Bu facia, yalnızca teknik bir hata değil; politik bir tercihin sonucudur. Çünkü kamu işletmesi olan TTK Amasra Müessesesine ait sahanın daraltılarak sahada bulunan rezervlerin yüzde 90’ ının özel bir şirkete devredilmesi suretiyle köşeye sıkıştırılmış bir şekilde bırakılması bu durumu göstermektedir. Uzun yıllardır Odamız tarafından savunulan havza madenciliği anlayışının hayata geçirilmemesi, çok tehlikeli madencilik projelerinde risklerin artmasına neden olmaktadır. Havza madenciliği; bölgedeki tüm verilerin bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesini sağlayarak, daha etkin, güvenli ve verimli bir üretim süreci oluşturur. Aynı zamanda yeraltı suyu, metan gazı ve olumsuz jeolojik unsurların etkilerinin önceden belirlenmesine imkân tanır ve olası acil durumlara karşı önleyici tedbirlerin alınmasına önemli katkı sunar. 6331 Sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu, işverenin sorumluluğunu açıkça tarif eder: riskleri önlemek, denetimi sağlamak, çalışanı korumak. Ancak Türkiye’de bu yasa, çoğu zaman 'kaza sonrası suçlu aramak'la hatırlanıyor. Amasra’da da öyle oldu. Yetkililer 'soruşturma başlatıldı' dediler, ama sorulması gereken soru şuydu: Neden öncesinde gerekli önlemler alınmadı? Bugün Amasra’nın karanlığında yitip giden 43 can, aslında bir sistemin kurbanıdır: İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’nin bir “formaliteden ibaret” görülmesinin sistematik sonucudur bu. Unutmayalım: Soma’da ‘bir daha olmasın’ denilmişti.

Ama oldu. Ermenek’te ‘ders aldık’ denilmişti. Ama alınmadı. Amasra’da ‘sorumlular hesap verecek’ denilmişti. Ama asıl sorumlular vermedi. Sadece günah keçisi olarak seçilen mühendislerin yargılandığı faciada Bakanından Genel Müdürüne kadar üst düzey bürokratlar yargılanmıyor. Oysa eğer gerçekten adalet isteniyorsa, bu zincirin en üst halkasına kadar gidilmeden adalet sağlanamaz. Çünkü sorumluluk sadece ocağın kapısında bitmez; asıl sorumluluk, o kapıyı açanların omuzlarındadır. Sormak gerekir, sektör ile ilgili kuruluşların çalışmalarını ve işlemlerini her bakımdan incelemek, araştırmak, soruşturmak için gerekli hertürlü emri vermek ve denetlemek görevleri bulunan Enerji Bakanlığının görevlerini yerine getiren Enerji Bakanı’nın faciadan hemen önce işçilerle fotoğraf çektirip, 'en teknolojik Ocak' dediği yerde hiç mi sorumluluğu yoktur. Amasra, yalnızca bir facia değil, bir yüzleşme aynasıdır. Ve bu aynaya bakmaktan kaçan her iktidar, her bürokrat, her kurum, o karanlığın ortağıdır. Amasra Faciasında hayatını kaybedenleri tekrar saygıyla anarken yakınlarına başsağlığı ve tedavileri devam eden yaralılara acil şifalar diliyoruz."

amasra faciası yıl dönümü Maden Mühendisleri Odası açıklama