Gölgesiz Topraklar bir Zonguldak romanı

Hatice Erol: 'Onlarla birlikte hüzünlendim, umutlandım, bazen ağladım, bazen buz tutan ellerine sarıldım, onların hayatta kalma mücadelelerinden derin etkilendim adeta yaşarcasına.'    Konuşan: Üzeyir Karahasanoğlu 

Bartın doğumlu Hatice Erol, halen Karadeniz Ereğli’de yaşıyor. Yazın yaşamına öykülerle başlayan yazarın kimi öyküleri Yaşasın Edebiyat, Varlık, Alkım Sanat, Anafilya dergilerinde yayımlandı. Hatta kimi öyküleriyle dereceler de kazandı. 1995 yılında Karadeniz Ereğli Sanat Kurumu öykü yarışmasında birincilik ödülü, 1998 yılında TRT 2 öykü yarışmasında başarı ödülü, 2000 yılında Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği’nin düzenlediği yarışmada “Bir Avuç Işık” adlı öyküsü ikincilik ödülü kazandı. 2004 yılında bir öyküsü, Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında en iyi öyküler arasında değerlendirildi ve Işıl Özgentürk’ün senaryo yazım atölyesine katılmaya hak kazandı.  
 
Hatice Erol’un yayımlanan üç kitabı sırasıyla şöyle: Çözün Bağları (1997), Akşamın Sesleri (2011), Gölgesiz Topraklar (2024). 
 
Hatice Erol’la yayımlanan son kitabı Gölgesiz Topraklar romanı dolayısıyla Zonguldak’ta bir araya geldik. Yalın ve akıcı anlatımı kadar, 1800’lerin sonlarından İkinci Dünya Savaşı sonrasına değin geçen süreçte özellikle Zonguldak’ı anlatmasıyla da dikkat çeken bir roman Gölgesiz Topraklar.  
Hatice Hanım öncelikle şunu sormak istiyorum. Dönem romanı yazmanın zorlukları, salt kurmaca bir roman yazmaktan daha fazla olabilir. Nice okumalar yapmış olmalısınız. Bu okumalardan çıkan sonuçları kim bilir nasıl dikkatle kullandınız. Nasıl hazırlandınız Gölgesiz Topraklar romanına? 
 
Haklısınız, roman 1900’ün başlarından İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanan bir zaman diliminde geçmektedir. Öncelikle romanın temasını oluşturan uzun hikâyeyi bölümler halinde yaşarcasına bana anlatan kişinin ana karakterlerden Mehmet büyük dedesi, Fadime de büyük ninesidir. Kendine anlatılanları bana bazen gözleri dolarak, bazen de tebessüm ederek anlattı, dinledim, sesli kayıtlarını aldım, “Lütfen yaz bunları, ”dedi.  
 
Karadeniz’in zorlu coğrafyasında yaşam mücadelesi veren bu insanların hayatları, aile bağları, birbirlerine tutunmaları, sevdaları, ayrılıkları, umutları beni derinden etkiledi. Yazmaya karar verdiğimde dinlediğim hayat hikâyeleri üzerinden dönemin toplumsal ve ekonomik süreçlerini de yansıtmam gerekiyordu. Kaynak kitaplar, hikâyeler, romanlar okudum; belgeseller, filmler izledim. Tüm bunlar, süregelen tarihi süreç içindeki yaşananları kurgulamama yardımcı oldu. 
 
Gölgesiz Topraklar’da tarihsel sürecin yanında mekânlar da belirgin. Trabzon da var ama en çok Zonguldak var. Dolayısıyla kitabınız için “Bir Zonguldak romanı” demek sanırım uygun olur. Nereden düştü aklınıza bu şehri anlatan bir roman yazmak? 
 
Roman, Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinin Yaylacık köyünde başlıyor. Az haneli bu köy Mehmet ile Fadime’nin ve de çocuklarının doğduğu topraklardır. Kırsal ve geleneksel yapıya sahip bu köyde rençberlikle geçinip Rumlarla komşuluk yapmaktadırlar. Dönemin ekonomik ve siyasi (topraklarının işgali, savaşlar) şartları nedenleriyle Zonguldak’a göç etmek zorunda kalırlar. Sığındıkları bu yeni topraklara, ev kurma, madene girme, madenin zorlukları, göçükler, akciğer hastalıkları, devam eden savaşlar ve tüm bunların yanında evrensel duygular; aşk, sevgi, evliliklerle uyum sağlamaya çalışırlar. Zonguldak, hayatlarının büyük bölümünü yaşadıkları kent olmuştur artık. Yani roman Trabzon’dan Zonguldak’a uzanmıştır.  
Ben de bu yörenin insanıyım. Ortak duygu ve kültürlerle beslendik. Genç Cumhuriyetin ilk vilayeti olan Zonguldak tarihi, yaşananları, göçe açılan kapısıyla romana hayat, değer katan kentimizdir. 
 
Osmanlı’nın en perişan dönemlerini anlatıyorsunuz. Doğu illerimiz Rus işgaline uğrarken oralardaki yurttaşlarımız batıya doğru kaçıyorlar. Ancak düşman ordusundan kaçarken ordusuz düşmanların ağına düşüyor pek çoğu. Okurken yüreğim kabardı o bölümlerde. Acıları sinenizde duyarak yazmışsınız. Düşünmeden edemedim, “bir yaşanmışlığınız mı var?” diye. 
 
Gerçekten tüm acıları hissederek yazdım.    
1916 soğuk, karlı şubat ayında, doğudan Trabzon’a doğru ilerleyen Rus işgalinin korkusuyla dağ bayır kaçan yaşlı kadın, çocuk çaresiz köy insanlarının çetelerden kendilerini koruma çabaları ve Harşit nehri karşısındaki çaresizlikleri.  
Muhacir olmak, kök saldıkları topraklardan kopmak, gençlerinin Çanakkale’den dönüp dönemeyeceklerini bilememek… Yokluklar, ayrılık acıları ve birbirlerine destekleri…  
Onlarla birlikte hüzünlendim, umutlandım, bazen ağladım, bazen buz tutan ellerine sarıldım, onların hayatta kalma mücadelelerinden derin etkilendim adeta yaşarcasına.    
 
Mehmet ve Fadime’nin hikâyesiyle başlıyoruz romana. Sonra Fatma, Hüseyin… Hüseyin’den sonra bitiyor hikâye. Kuşakların hikâyesi gibi biraz da Gölgesiz Topraklar. Bu bakımdan bir Kiralık Konak’la, Cevdet Bey ve Oğulları’yla, Babalar ve Oğullar’la yakınlığı var. Yaptığınız zor bir iş. Dönem romanları, toplumların uzun süreli değişimlerini, dönüşümlerini de anlatır çünkü.  Ne dersiniz? 
 
Roman Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Cumhuriyetin ilk yıllarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasına uzanan dönemi kapsar. Bu süreçte toplumsal hayatta köklü değişimler yaşanır. İmparatorluğun çöküşü, savaşların etkisi, Cumhuriyetin kurulması, yeni düzenlemeler (harf devrimi, kıyafet devrimi…) romandaki karakterlerin hayatlarını doğrudan etkiler. Kısacası yaşlı kuşağın (Fadime ana) geleneklere bağlılığı yanında sonraki kuşağın (Hüseyin ve çocukları) okuma, eğitim imkânlarına erişimleri nedeniyle hayata bakış açılarında farklılıklar kuşaklar arasındaki dönüşümü gösterir.  
 
Özellikle yaşadıkları Zonguldak’ın ilk vilayet olmasıyla geleneksel değerlerin çoğu sarsılmış, yeni sosyal sınıflar ortaya çıkmıştır.  
 
İkinci Dünya Savaşı ve İkinci Mükellefiyetin bireysel yaşamlar üzerinden topluma yansıttığı değişim ve dönüşümler de beni çok etkiledi.     
 
1997’de Çözün Bağları, 2011’de Akşamın Sesleri ve 2024’te Gölgesiz Topraklar’ı yayımladınız. Uzun aralıklarla yazıyorsunuz? Bu, fazlasıyla titiz bir kaleminiz olduğundan mı? 
 
Her iki romanımın da ana teması kırsal kesimlerdeki insanların çaresizliklerini yansıtan, gerçek hayat hikâyelerinden ilham aldığım dönem romanlarıdır. 
Her iki hikâye bana anlatıldığı an çok etkilendim. Yazmam gerek, paylaşmam gerek dedim. Belki de yine bunlara benzer hikâyeler bana ulaşır beni derinden etkilerse daha kısa sürede yine yazarım. Umuyorum. Eserler ortaya çıkıp paylaşılınca yazar olmanın, verdiğin uğraşın hazzı yaşanıyor. Her defasında daha da iyi olsun elbet istiyorum. 
Öykü kitabım, romanlardan farklı olarak kırsal değil, kent yaşamı içindeki gerçek hayat hikâyelerinden oluşuyor.   
   
Kitabın adı ve kapağı da çok başarılı. Sizi hiç tanımayan biri bile kitabınızın adıyla kapağından etkilenecektir. Nasıl belirlediniz Gölgesiz Topraklar adını ve fotoğrafı nasıl seçtiniz? 
 
Bir süre düşündüm romanın adını ne koyabilirim diye, sonra romanın akışında var olan savaşların, göçlerin, kömür ocaklarının atmosferini yansıtan kayıplar, ayrılıklar, umutsuzluklar neyle adlandırılabilirdi.  
Kısacası tüm bunların sonucu, doğduğu topraklardan zorunlu göç edenlerin bu topraklarda gölgeleri yitiyordu, yaşadığı topraklardan savaşa gidenlerin ve kömür ocaklarında canlarını kaybedenlerin gölgeleri yitiyordu ve de ışığın girmediği gölgesi olmayan kara topraklar kömür ocakları da madencinin bitmeyen kaderiydi.      
Tüm bunlar hüznü, ayrılığı, acıyı sembolize eden GÖLGESİZ TOPRAKLAR adını çağrıştırdı bana. 
Kapak fotoğrafı geçmişin geniş zamanını ve Zonguldak’ı yansıtsın istedim. Bir nostalji arşivinden izin isteyerek seçtim. 
 
Kitapta kullandığınız kanaryaya bir parantez açalım mı? Aynı kuşun finalde de sunulması gayet başarılı olmuş. Acı tecrübelerimiz var ama bir romanın sonu için çok isabetli buldum.  
 
Çok teşekkür ederim. Kanarya duyguların son yansıması oldu.  
 
Bu güzel sohbet, dolayısıyla samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederim Hatice Hanım. Dilerim Gölgesiz Topraklar nice okura ulaşır.   
 
Gölgesiz Topraklar’ın hayat bulduğu Zonguldak adına bu değerli söyleşi için çok teşekkür ederim.

Gölgesiz Topraklar Zonguldak romanı Hatice Erol Üzeyir Karahasanoğlu