Sermayenin madencilik hesapları

“Yabancı sermayeye ve özel sektöre ayrıcalıklar sağlayan yasalar yürürlüğe sokuldu. Madencilik politikaları ile maden yasalarının şekillenmesinde çok uluslu şirketlerin ciddi etkileri oldu...”

 
“… 1970’lerden itibaren, ekonomik kalkınmanın özel sektör öncülüğünde yürütülmesi gerektiğini vurgulayan yeni küresel paradigma pek çok ülkeye empoze edildi. Neo-liberal ideolojinin küresel ölçekte propaganda yeteneği, “Küreselleşme” ve “Yeni Dünya Düzeni” kavramları ile birlikte devletin küçültülmesini, kamu yönetimi yapılarının değişimini, özelleştirmeler ile ekonomik sektörlerin yeniden yapılandırılmasını gündeme getirdi. Söz konusu politikaların madencilik sektörlerine yansıması ise pek çok ülkede -sömürge dönemine tepki olarak yakın zamanda millileştirilen ve kamu mülkiyet ve denetimine alınan- sektörün hızla yerli ya da yabancı özel şirketlerin eline geçmesi şeklinde oldu.” (Tamzok N, Sömürge Madenciliği)

Ülkemizde de bu hedef için örgütlenen sermaye grupları (şirketler, dernekler ve vakıflar) harekete geçtiler. Medya, üniversite ve sivil toplum örgütlerindeki yandaşları aracılığıyla toplumu bu anlamda yönlendirdiler. Taleplerini her ortamda paylaşarak kamuoyu oluşturmayı başardılar. Oluşturulan uygun ortamdan sonra yasal düzenlemelerin yapılması için devlet nezdinde çalışmalar hızlandırıldı.

1993 yılında düzenlenen 2. Madencilik Şurası’nda, ülkemiz madencilik sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak söz konusu oluşumların temsilcileri tarafından aşağıda belirtilen öneriler sunuldu;

Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) küçültülmeli, atölyeleri ve sondaj üniteleri tasfiye edilerek bu birimlerde üretilen işler dışarıdan hizmet alma yoluyla karşılanmalı, Maden Analizleri ve Teknoloji Dairesi’nin özelleştirilme imkânları araştırılmalıdır,
Zonguldak Taşkömürü Havzası’ndaki (TTK) ocakların tümü göreceli olarak küçültülüp, “leasing” yoluyla özel teşebbüse devredilmeli, merkez atölyeleri ile ulaştırma araçları özel sektöre satılmalı, TTK’nın üretim faaliyeti olmayan tüm taşkömürü ruhsatları satış veya rödovans yolu ile özel şahıslara devredilmelidir,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na (TKİ) ait termik santralları besleyen kömür işletmeleri, beslediği santrallar ile birleştirilerek özelleştirilmelidir,
Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’ne (TDÇİ) bağlı İskenderun Demir Çelik (İSDEMİR) ve Karabük Demir Çelik Fabrikaları (KARDEMİR) özelleştirme kapsamına alınarak “leasing” yöntemiyle ayrı ayrı özel sektöre devredilmeli, TDÇİ Hekimhan Madenleri Müessesesi’ne ait Deveci, Karakuz ve Attepe maden ruhsatları ile Divriği Madenleri Müessesesi “leasing” yöntemiyle ayrı ayrı özel sektöre devredilmelidir,
Etibank’ın bankacılık bölümü özelleştirilmelidir,
Karadeniz Bakır İşletmeleri’ne ait Murgul Bakır Madeni İşletmesi ile Küre Bakırlı Pirit İşletmesi ayrı ayrı paketler halinde özel sektöre satılmalıdır,
Bandırma Bor Ürünleri İşletmesi ile Sülfürik Asit Fabrikası paket halinde özelleştirilmelidir,
Harmancık ile Karsantı Kromit İşletmeleri ayrı ayrı, Üçköprü Kromit İşletmesi ile Antalya Elektrometalurji Sanayi İşletmeleri -devletin düşük enerji fiyatı garantisi ile- birlikte özelleştirilmelidir,
Elazığ Ferrokrom İşletmesi ile Guleman Kromit İşletmesi -devletin düşük enerji fiyatı garantisi ile- özelleştirilmelidir,
Milas Diyasporit İşletmesi ile Seydişehir Atölyeleri ve Folyo İşletmesi üç ayrı paket halinde, Mortaş Boksit İşletmesi ile Seydişehir Alümina ve Alüminyum Elektroliz Fabrikaları ve dökümhanesi bir paket olarak -ve devletin düşük enerji fiyatı garantisi ile- özelleştirilmelidir,
Ödemiş Perlit İşletmesi özelleştirilmelidir,
Halıköy Civa-Antimuan İşletmesi özelleştirilmelidir,
Mazıdağı Fosfat İşletmesi’nin faaliyeti durdurulmalıdır,
100. Yıl Gümüş İşletmesi “leasing” yoluyla özel sektöre devredilmelidir,
Keçiborlu Kükürt İşletmesi kapatılarak, maden ruhsatları ile taşınmazları özel sektöre satılmalıdır,
Beyşehir Barit İşletmesi özel sektöre devredilmelidir,
Çinkur “leasing” yöntemiyle -ve devletin düşük enerji fiyatı garantisi ile- özel sektöre devredilmelidir,
Kümaş özelleştirilmelidir,
Konya Krom-Manyezit İşletmesi özelleştirilmelidir.
Bu önerilerin neredeyse tamamı devleti yönetenler tarafından kabul gördü ve hayata geçirildi. Hatta daha fazlası yapıldı, ETİBANK gibi köklü bir madencilik kuruluşu darmadağın edildi, yedi parçaya bölünen kurum yok pahasına özel şirketlere altın tepside sunuldu.

Bu süreçte, özellikle yabancı sermayenin teşvikine yönelik yeni Maden Kanunu ve diğer mevzuatın oluşturulması gündeme geldi. Yabancı sermayeye ve özel sektöre ayrıcalıklar sağlayan yasalar yürürlüğe sokuldu. Madencilik politikaları ile maden yasalarının şekillenmesinde çok uluslu şirketlerin ciddi etkileri oldu.

Sistem böyle kuruldu, yürütüldü ve devam etmekte. Bu dönemde yeni bulunan madenler, özellikle metal madenlerinin ruhsatları yabancı şirketlere ve yerli ortaklarına verildi. Bu şirketler, daha çok kazanma uğruna her şeyi yaptı. Sektörde yaşanan iş kazaları, iş cinayetlerine dönüştü. Soma’da, İliç’te, Amasra’da yaşananlar kamu vicdanını derinden yaraladı. Çevre katliamları katlanılamaz hale geldi. Tükenince yerine konulamayan kısıtlı madenlerimiz peşkeş çekildi. Kaynaklarımız talan edildi.

Kısaca işin kaymağını başkaları yedi bedeli biz ödedik, ödüyoruz. Tüm bu yıkımlar -büyüme, kalkınma, istihdam- söylemleriyle örtüldü, kamufle edildi. Oysa, madencilik sektörünün Gayrı Safi Milli Hasıla’daki (GSMH) payı uzun yıllardır yüzde birlerde. Sektöre hak ettiği değer verilmediği gibi, sömürünün bir alanı ve bir aracı haline getirildi.

Gelinen süreçte bu yanlışın devam ettirilmemesi için yeni bir söyleme ve eyleme ihtiyaç var. Ancak; kapitalizmin sınırları içinde yapılacak her işlem, her pansuman tedbir gerçek çözüme hizmet etmeyecek olup sorunu daha da ağırlaştıracağı unutulmamalı. Çünkü, sistem yaşadığı ekonomik krizleri bir şekilde aşmakta mahir. 1929 buhranında ekonomide devletin ağırlığını artırırken, 1970’lerdeki durgunluğu özel sektörü öne çıkararak çözmeye çalıştı. Bu konularda madencilik sektörü hep ön sıralarda yer aldı. Bedel ödeyenler de sektör emekçileri oldu.

Bu yaşananlardan ders çıkararak topluma yeni bir yol göstermek, çözüm önermek en başta emek yanlısı siyasi örgütlerin, sendikaların ve meslek odalarının görevi. Aksi halde bu sömürü, bu yıkım tüm acılarıyla devam edecek.

Mehmet Torun
Maden Mühendisi

Mehmet Torun Sermayenin madencilik hesapları Zonguldak