Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2025 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ”i Resmi Gazete'de yayımlandı.Buna göre, 16 milyon 864 bin 733 işçiden yüzde 14.97’sine denk gelen
2 milyon 524 bin 547’si, herhangi bir sendikaya üye.Toplam 20 iş kolu arasında en fazla işçinin yer aldığı iş kolu 4 milyon 469 bin 945 işçiyle “ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar” oldu. Bunu, 1 milyon 987 bin 733 işçiyle “metal” ve 1 milyon 741 bin 475 işçiyle “inşaat” iş kolları izledi. Türk-İş’e bağlı Türk Metal, sahip olduğu 293 bin 829 üyeyle tüm işçi sendikaları arasında ilk sırada yer aldı. Türk Metal’i 280 bin 769 üyeyle Hizmet-İş, 224 bin 289 üyeyle Öz Sağlık-İş takip etti.İletişim iş kolundaki 7 sendikadan 6’sının yüzde 1’lik iş kolu barajı üzerinde olması dikkat çekti, DİSK’e bağlı İletişim-İş ve Basın-İş sendikaları da barajı aştı.İstatistiklerde dikkat çeken bir diğer nokta ise 29 sendikanın olduğu ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar iş kolu oldu. Bu iş kolunda sadece Koop-İş ve Tez-Koop-İş barajı geçerken, üçüncü sırada ise 11 bin 78 üye ile (yüzde 0.25) Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yer aldı. Türkiye’de kayıtlı çalışan işçilerin yüzde 14.97’si sendika üyesiyken, toplu sözleşme kapsamında olan işçilerin oranının yüzde 7 civarı olduğu tahmin ediliyor.
MÜFTÜOĞLU: İŞÇİLER SENDİKAL HAKLARINA SAHİP ÇIKMALI
Resmin Gazete’de yayımlanan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ‘İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2025 Ocak Ayı İstatistikleri’ni değerlendiren Akademisyen Özgür Müftüoğlu, Türkiye’deki işçi sayısının verilerde geçen 16 milyonla sınırlı kalmadığını kayıt dışı çalışanları da hesaba katınca yüzde 14.97’lik sendikalı işçi oranının daha da düşeceğini söyledi.Sendikalı işçiler arasında toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi sayısının da oldukça az olduğunu hatırlatan Müftüoğlu, “Sendikalı olmanın bir anlamının olabilmesi için toplu sözleşme yapabiliyor olması gerekir. Bunun yanında bir diğer önemli mesele ise grev hakkı. Sendikalı iş yerlerinin birçoğunda grev hakkı neredeyse yok. Grev hakkı olanları da hükümet elinden geldiğince yasaklıyor. Türkiye’de işlevsel bir sendikal hak kullanımı mümkün değil” dedi.
“İKTİDAR SENDİKALAŞMAYI ENGELLEMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYOR”
Sendikal hakların kullandırılmamasının bir devlet politikası haline geldiği belirten Müftüoğlu verilerin ardındaki gerçeğin daha da karanlık olduğunu söyledi. Sendikalara müzakereci, sosyal diyalogcu anlayışın dayatıldığını, bunun da sendikaları mücadeleden uzaklaştırdığını anlatan Müftüoğlu, “İşçiler her alanda sendikalı olma çabası içerisinde ancak iktidar işçinin örgütlenmesini engellemek için elinden geleni yapıyor. Örgütlenebilen işçilerinse sendikal haklarını kullanılmasını engellemek için elinden geleni yapıyor.” diye konuştu.
“İŞÇİLERİN ÖZNE OLDUĞU BİR MÜCADELE ŞART”
Bu tabloyu değiştirebilmek için sendikaların yeni bir anlayışla kendilerini örgütlemesi gerektiğini vurgulayan Müftüoğlu, “Sendikalar, ‘yasalar çerçevesinde iş yaparız’ dediğinde bürokratik yapının dışına çıkamıyor. Sendikaların işçi sınıfını özne haline getirecek bir mücadeleyi sürdürmeleri gerekiyor. Burada işçilere pay düşüyor. Sendikalar zaten işçilerin ihtiyaçlarından ortaya çıkmıştır. Bugün sendikalar işçilerin üretim sürecindeki söz haklarını, insanca çalışma ve yaşama haklarını karşılayamıyor, savunamıyorsa buna karşı kendi örgütlülüklerini kurmalı sendikalar bürokrasiye karşı durmalıdır. Sendikalı olma haklarına sahip çıkmalılar.” dedi.