Zonguldak Demokrasi Platformu, Gaziantep'te Başpınar Organize Sanayi Bölgesi'nde ücret zammı talebiyle greve giden işçilerin sendikası BİRTEK-SEN'in Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in gözaltına alınmasına yazılı bir açıklamayla tepki gösterdi. Açıklamada ayrıca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Halkların Demokratik Kongresi'ne (HDK) yönelik operasyonda 10 ilde 52 kişinin gözaltına alınmasına da değinilerek, "Bu operasyon, AKP iktidarının yerel seçimlerde yaşadığı güç kaybı sonrası muhalefeti sindirme politikalarının bir parçasıdır" ifadelerine yer verildi.İktidarın muhalefeti sindirmeye yönelik baskılarının devam ettiğini vurgulayan Demokrasi Platformu'nun yazılı olarak yayımladığı açıklama şöyle:"Demokrasiye ve İşçi Haklarına Yönelik Baskılara Son Verilsin!
Son günlerde iktidarın muhalefeti sindirmeye yönelik baskıları artarak devam etmektedir. Gaziantep'te Başpınar Organize Sanayi Bölgesi'nde ücret zammı talebiyle greve giden işçilerin sendikası BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. İşçilerin anayasal haklarını kullanarak verdikleri mücadele cezalandırılmak istenmektedir. İşçilerin talepleri karşılanmalı, sendikal haklara yönelik baskılar son bulmalı ve Mehmet Türkmen derhal serbest bırakılmalıdır.
Bu süreç, Türkiye’de sendikal haklara yönelik baskının bir örneği olup, işçilerin örgütlenme hakkına doğrudan bir saldırıdır. Daha önce Birleşik Metal-İş’te örgütlü işçilerin grevini yasaklayan, sendikalaşma girişimlerini engelleyen ve grevleri valilik kararlarıyla baskılayan patron-hükümet işbirliği, işçilerin hak taleplerine karşı tahammülsüzlüğünü bir kez daha göstermektedir. TÜSİAD’ın kibar ve utangaç uyarılarına bile tahammülsüzlük gösteren siyasi iktidarın, iktidarın işçiler üzerindeki baskısı derhal son bulmalı, grev hakkı güvence altına alınmalıdır.
Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonda 10 ilde 52 kişi gözaltına alınmıştır.
Bu operasyon, AKP iktidarının yerel seçimlerde yaşadığı güç kaybı sonrası muhalefeti sindirme politikalarının bir parçasıdır. Soruşturma gerekçeleri, geçmişe yönelik olarak ideolojik kurgularla suç yaratma çabasından ibarettir. Siyasal alanı daraltmaya yönelik bu girişimler, Türkiye’de demokratik hakların ve muhalefetin susturulması amacını taşımaktadır. Hukuki dayanağı olmayan bu gözaltılar derhal sonlandırılmalı, gözaltına alınan siyasi parti temsilcileri ve aktivistler serbest bırakılmalıdır.
Ayrıca, Van Büyükşehir Belediyesi’ne bir kez daha kayyım atanması, halk iradesinin yok sayılması anlamına gelmektedir. Kayyım uygulaması, sadece seçilmiş yöneticileri değil, tüm toplumsal muhalefeti hedef alan antidemokratik bir adımdır.
Ülkenin dört bir yanında seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, halkın demokratik iradesine açık bir müdahaledir. Bu uygulamalar, ülkedeki toplumsal barışı zedeleyen ve siyasi baskıyı artıran politikaların bir yansımasıdır.
Kayyum atamaları sonlandırılmalı, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmeli ve halkın iradesine saygı gösterilmelidir. İktidarın baskıcı politikaları sadece siyasi muhalefete değil, aynı zamanda demokratik kitle örgütlerine, sendikalara ve emek hareketine yönelik bir sindirme stratejisi olarak uygulanmaktadır.
İstanbul Barosu’na yönelik baskılar, işçilerin sendikal haklarını engelleme çabaları ve muhalif siyasetçilere yönelik gözaltılar aynı baskıcı rejimin parçalarıdır. Türkiye’nin işçileri, emekçileri ve halkları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da baskıya boyun eğmeyecek, hakları için mücadele etmeye devam edecektir.
Bizler, demokratik hak ve özgürlükleri savunan tüm kesimler olarak, bu baskıların karşısında durmaya adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz.
Gözaltına Alınanlar Serbest Bırakılsın!
Kayyım Atamalarına Son Verilsin!
İşçi Hakları Engellenemez!
Demokratik Haklarımızdan Vazgeçmeyeceğiz!"
Son günlerde iktidarın muhalefeti sindirmeye yönelik baskıları artarak devam etmektedir. Gaziantep'te Başpınar Organize Sanayi Bölgesi'nde ücret zammı talebiyle greve giden işçilerin sendikası BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. İşçilerin anayasal haklarını kullanarak verdikleri mücadele cezalandırılmak istenmektedir. İşçilerin talepleri karşılanmalı, sendikal haklara yönelik baskılar son bulmalı ve Mehmet Türkmen derhal serbest bırakılmalıdır.
Bu süreç, Türkiye’de sendikal haklara yönelik baskının bir örneği olup, işçilerin örgütlenme hakkına doğrudan bir saldırıdır. Daha önce Birleşik Metal-İş’te örgütlü işçilerin grevini yasaklayan, sendikalaşma girişimlerini engelleyen ve grevleri valilik kararlarıyla baskılayan patron-hükümet işbirliği, işçilerin hak taleplerine karşı tahammülsüzlüğünü bir kez daha göstermektedir. TÜSİAD’ın kibar ve utangaç uyarılarına bile tahammülsüzlük gösteren siyasi iktidarın, iktidarın işçiler üzerindeki baskısı derhal son bulmalı, grev hakkı güvence altına alınmalıdır.
Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonda 10 ilde 52 kişi gözaltına alınmıştır.
Bu operasyon, AKP iktidarının yerel seçimlerde yaşadığı güç kaybı sonrası muhalefeti sindirme politikalarının bir parçasıdır. Soruşturma gerekçeleri, geçmişe yönelik olarak ideolojik kurgularla suç yaratma çabasından ibarettir. Siyasal alanı daraltmaya yönelik bu girişimler, Türkiye’de demokratik hakların ve muhalefetin susturulması amacını taşımaktadır. Hukuki dayanağı olmayan bu gözaltılar derhal sonlandırılmalı, gözaltına alınan siyasi parti temsilcileri ve aktivistler serbest bırakılmalıdır.
Ayrıca, Van Büyükşehir Belediyesi’ne bir kez daha kayyım atanması, halk iradesinin yok sayılması anlamına gelmektedir. Kayyım uygulaması, sadece seçilmiş yöneticileri değil, tüm toplumsal muhalefeti hedef alan antidemokratik bir adımdır.
Ülkenin dört bir yanında seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, halkın demokratik iradesine açık bir müdahaledir. Bu uygulamalar, ülkedeki toplumsal barışı zedeleyen ve siyasi baskıyı artıran politikaların bir yansımasıdır.
Kayyum atamaları sonlandırılmalı, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmeli ve halkın iradesine saygı gösterilmelidir. İktidarın baskıcı politikaları sadece siyasi muhalefete değil, aynı zamanda demokratik kitle örgütlerine, sendikalara ve emek hareketine yönelik bir sindirme stratejisi olarak uygulanmaktadır.
İstanbul Barosu’na yönelik baskılar, işçilerin sendikal haklarını engelleme çabaları ve muhalif siyasetçilere yönelik gözaltılar aynı baskıcı rejimin parçalarıdır. Türkiye’nin işçileri, emekçileri ve halkları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da baskıya boyun eğmeyecek, hakları için mücadele etmeye devam edecektir.
Bizler, demokratik hak ve özgürlükleri savunan tüm kesimler olarak, bu baskıların karşısında durmaya adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz.
Gözaltına Alınanlar Serbest Bırakılsın!
Kayyım Atamalarına Son Verilsin!
İşçi Hakları Engellenemez!
Demokratik Haklarımızdan Vazgeçmeyeceğiz!"