• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • karabük
  • Bartın
  • Alaplı
  • Gündem
  • İŞÇİ-SENDİKA
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Sağlık
  • Politika
  • Magazin
  • Kilimli Kozlu Gökçebey Devrek Kdz. Ereğli Çaycuma Zonguldak Spor Kültür-Sanat Bilim ve Teknoloji Eğitim Yerel Asayiş Genel Çevre
  • Ara
SON DAKİKA:
18:11
FİRARİ KASAP DÜZCE'DE Mİ?
13:29
Çaycuma'da doğalgaz patlaması
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Haberler
  2. Zonguldak
  3. DELİ BAYRAM'IN TİYATRO ARABASI...
Zonguldak
Yayınlanma: 03 Mayıs 2025 - 18:47

DELİ BAYRAM'IN TİYATRO ARABASI...

Zonguldak
03 Mayıs 2025 - 18:47
Yorumlar
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
DELİ BAYRAM’IN TİYATRO ARABASI...
Deli Bayram’ın arabasına “bizim araba” derdi babam. Uzun burunlu, kapalı kasa, altı teker. “Arabamın saati geldi hanım, geç kalıyorum!” diye mızmızlanırdı. Bazen geç kalır; aceleyle ayaklarına annemin terliğini geçirir, arabasına koşardı. Annem de babamın ayakkabıları elinde, onun peşinden koşardı. Babama değil de anneme acırdım o zaman. Babam, yine de acele etmez, ağırdan alırdı. Arabasını kaçırıp peşinden koştuğunda gizli bir sevinç duyardım.
Şaziye teyzeler de “bizim araba” diye bahsederlerdi arabadan. Geç geldiğinde, “Bizim araba nerde kaldı?” diye sorardı. Annem de, “arabanızın çobanı değilim!” diye cevap verirdi.
Araba çobanı olmak, tam bana göreydi aslında. O zaman birçok arabam olur; kırlara, bayırlara sürerdim. Şirket arabalarını yani! Kadınlar ve çocuklar binmesin diye kısa bir merdiveni vardı arkasında. Ama yine elimizi basamağa uzattığımızda elimizden bir tutan bulunurdu. Üç basamak merdiveni niye dörtleyip beşlemediklerine şaşardım.Kamyon bozması diye arabamızı küçümsemişti Şaziye teyze. “Kömür kamyonundan servis arabasına terfi ettirilmiş, hurda tığını canım!” derdi.  Ama pişmandı şimdi dediklerine. Arabamızın Muavini Deli Bayram’ın kulağı delikti. Dediği dedik, pala bıyıklı dev bir adamdı Deli Bayram. “Arabama laf söyleyeni affetmem!” demişti bir kez. Allah affeder, Deli Bayram affetmezdi. Babamlarla birlikte oturma cezası kesilmişti Şaziye teyzeye. Sen miydin arabamızı beğenmeyen? Şoför mahallindeki cam kenarından arkaya sürgüne gönderilmişti. Ayaklarından prangalarla bağlanmış kölelerin arasında olurdu o zaman. Zincir şıkırtıları camların takırtısı olur, dışarı kadar taşardı.

Şaziye teyze yerden göğe kadar haklıydı. Eğilmiş demirlerin üzeri lastik bantla kapanmış, tahtadan yapılmış oturaklar kalın cıvatalarla vidalanmıştı. Sadece şoför mahallindeki koltuklar deri kaplıydı. Deli Bayram affedene kadar şoför mahallinde oturamamıştı Şaziye teyze. Bitişiğimizdi. Bizim burada herkesin bir bitişiği vardır. Şaziye teyze de bize “bitişik” derdi. Bizim bitişiğimiz olmadan önce kocasını iş kazasında kaybetmişti. İşletme Müdürlüğü, kocasının yerine onu işe almış. Çaycı olarak işe alınmış ama santralci kadrosuna geçmeyi başaracak kadar da akıllıymış! Babama göre erkek gibi kadınmış; öyle olmasaymış oralarda barınamazmış. Dünya ahret bacısıymış. Şaziye teyze, annemin tersine çok rahat ve neşeli bir kadındı. Annem, geniş bir kadın derdi onun için; sokak kedileriyle birlikte aynı masada yiyor diye burun kıvırırdı. Babam, sokak kedilerinin şerefine deyip bardak kaldırdığında annem içine dönerdi. Şaziye teyzeye karşı tedbiri elden bırakmaması bundandı. Daha çok onun çocuklarına bakan Neriman teyze ile muhatap olur, tuz ve şekeri ona verirdi.
Üç vardiya arayla lavuar işçilerini iş yerlerine getirip götürürdü Deli Bayram’ın arabası;  yani babamın arabası, Şaziye teyzenin arabası da denilir. Sabahları “garga bokunu yemeden” (babam öyle söylerdi) son durağın önüne gelir, stop etmezdi. Babama göre uyuyanları uyandırmak, geldiğini haber vermek için sürekli motorunu çalıştırırdı. Anneme göre arabayı stop etmeyi unutmuş olması muhtemeldi. Başka vardiyalarda çalışan işçilere göre şoför, onun bunun çocuğuydu. Öyle olmasa, herkesin uykuda olduğu bir zamanda inadına motoru çalıştırmazdı. Şoföre göreyse, fren kompresörünün hava ile dolması gerekiyordu. Kaçırıyordu namussuz! Böyle gürültülü çalışıp kompresörünü doldurmazsa, bayır aşağıya, Allah korusundu!
Kalkış saati gelince Deli Bayram kapıyı çeker, kalkış için zile basardı.  İşte o zaman kapı, tiyatro kapısına, zilde tiyatronun başlama ziline dönüşürdü. BMC kamyonunun lamba ışıklarında tiyatro gösterimiz başlamış olurdu. Önce motor sesine eşlik eden pencere şıkırtılarının çıkardığı melodi dinlenirdi. Sonra Deli Bayram’ın yöneteceği bilgi yarışması başlayacaktı. Bunun için her defasında kurban ben seçilirdim. Diğer oyuncular çevremi sarar, vereceğim cevapları ağzı açık dinlerlerdi. O zaman aslan gibi gerilmeler, kaplan gibi esnemeler son bulurdu.
- Söyle bakam, bir kilo pamuk mu ağır, bir kilo demir mi?
Hiç düşünmeden “Demir” derdim. Hep birlikte koro halinde gülüşürlerdi. Ben de kocaman ağzıyla bana gülen Deli Bayram’ın pala bıyıklarına yapışmış sigaraya gülerdim. Karşılıklı birbirimize bakıp gülüşürdük. Ağzında tüten sigara dumanının gözümün içine kaçmasına aldırmazdı. Deli Bayram’ın gülüşüyle paslı dişlerinin arasına sıkışmış sigara izmaritine gözüm takılırdı. Sigara izmaritinin nasıl olur da yere düşmediğine şaşar kalırdım.
- Sepetin içinde on yumurta var. Altı çıktı kaç kaldı? Diye devam ederdi bir başkası.  Ondan altıyı parmaklarımla çıkarıp “dört” diye bağırırdım. Sorunun cevabını bilememiş olacaktım ki hep birlikte gülüşürlerdi yine. Sepetin altı çıkınca sepetin içinde yumurta kalmazmış! “Yani pısır!” derdi Deli Bayram, sağ elin iki parmağı ile sıfır işareti yapardı. Ön koltuklardan birinde oturan babamı görmüyordum ama bıyık altından kıs kıs güldüğünü tahmin edebiliyordum. Sonra telin üzerindeki bir düzine kuşa sıra gelecekti. Bir tanesini vurunca geriye kaç kuş kalacakmış. Nasıl cevap verirsem vereyim tüm cevaplarıma geniş geniş güleceklerdi. En çok da yorgan sorusundan çekiniyordum. O soruya cevap vermemek için her yolu deniyordum ama sonuç yine de hüsranla bitiyordu. “Bir soru da ben sorayım mı?” diye ünleyince arkamdaki Temel amca, sorulacak sorudan da, verilecek cevaptan da kaçamayacağımı anlardım. Koca koca adamlar babamla ilgili sorulardan büyük keyif alırlardı. Babamın arkadaşları olmasalar durum farklı olurdu ama! Babamın arkadaşlarının sorduğu sorulara mantıklı cevap vermeliydim.

“Baban yorganın altında mı yatıyor, yoksa yorganın üzerinde mi?” diye sorusunu sorduğunda Temel amca, arabanın içinde motor sesinden başka ses duyulmazdı. Önceki günlerde yine böyle bir yarışmada, babamın yorganın altında yattığını söylemiştim. Gülüşmüşlerdi. Yorganın üzerinde de yatabilirdi ama… Yorganın yanında yatıyor, diyerek pekâlâ da soruyu savuşturabilirdim.
- Yanında yatıyor Temel amca! diye bağırırdım. Yine hep birlikte ağız dolusu kahkaha atıp babamın arka döşüne vuruyorlardı. “Hımmm demek durumlar kelek!”derdi o zaman Deli Bayram. Babamla ilgili sorulara bunalır, sıkılır, kan ter içinde kalırdım. Arabada olanı biteni anneme anlattığımda çok kızar, “kör olasıcalar, zevzekçe konuşuyorlar işte!”derdi. Zevzekçenin bir oyun dili olduğunu ilk kez annemden öğrenmiştim.
Her durakta arabaya binen oyuncular olurdu. Bazen arabayı kaçırırlar, peşinden ıslık çalarak koşarlardı. Sonra arabanın içindeki bütün oyuncular, hep bir ağızdan “hooop” diye bağırarak muavinin zile basmasını beklerlerdi. Muavinin bastığı zili şoför her zaman geç duyardı. O zaman öndeki kalın cama kuvvetlice vururlardı. Şoförün yaptığı ani bir frenle arkadaki bütün oyuncular patırdayarak kucaklaşırlardı. Arka camdan gelen patırtıya önce şoförün yanında oturan Şaziye teyze dönüp bakardı. Arabanın muavini Deli Bayram’ı delip geçerdi bu bakışlar. Şaziye teyze, Bayram’ın bakış menziline girince fırsatı kaçırmaz, kırmızı dudaklarıyla öpücüğünü gönderiverirdi. Arkadaki oyuncular bu gösteriyi kaçırmaz “Ooooooooo Bayram, Bayram!” diye tempo tutarlardı. Korna sesleriyle arkadaki koroya eşlik ederdi şoför de. Şaziye teyzenin öpücükleri, cama günün anlam ve önemini belirten izler bırakırdı. Sesleri dışarıdan duyanlar da arabanın içindeki oyuncuları görürdü. Deli Bayram’ın bu durumdan şikâyetçi olduğu söylenemezdi. Sonra uzun mu uzun bir el gelir, Deli Bayram’ın başındaki şapkayı kapardı. Koca koca adamlar Deli Bayram’a şapkasını arattırmaktan zevk alırdı. Bayram şapkasını bulamayınca,“Onu alana!”diye başlayıp ağız dolusu, gün yüzü görmemiş küfürlere başlardı. Şirket arabasının içindeki oyuncular, Deli Bayram’ın küfürlerine aldırmazdı.Bu yüzden çok güzel küfür ederdi Deli Bayram. Babam öyle söylerdi. Annem de,“takılmayın Allah’ın garibine” diyerek babama ve babamın arkadaşlarına kızardı.  Deli Bayram da bütün bu eşek şakalarının altında kalmayan akıllı delilerdenmiş hani (Annemin gözünden kaçmazdı).
Bir gün babamın sefer tasındaki kaymaklı kadayıfı yiyip içine kömür şlamı doldurmuş. Ağırlığını denk getirmiş anlaşılmasın diye de. “Afiyet şeker olsun, bir tepsi kaymaklı kadayıfı hak etmiş Bayram efendi”, demişti annem. Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopardı! Arabamızın arkasındaki küçük simit sepetimi Deli Bayram’ın kucağında tutmasının bir nedeni vardı.

Arabamız ani fren yapıp durunca,oyunun sonuna geldiğini anladım. Şoförün de oyunculuk yeteneği iyiymiş hani.  Kızgın adam rolünde bir numara olmalıydı.
- Tiyatro arabası mı bu, lan! diye kükredi Deli Bayram’a. Gök gürleyip şimşekler çakınca Deli Bayram, boylu boyunca arabanın ortasına uzandı. Pala bıyıkları köpükler içinde, dişlerini kilitleyip sara nöbeti geçiren adamı oynuyordu. Oyunu gerçeğinden ayırmamam için soğan koklatıp ayıltmışlardı Deli Bayram’ı. Oyun bitmiş, tüm oyuncular yerlerine geçmişti. Oysa oyunun bir gerçek, gerçeğin bir oyun olduğunu annem bana öğretmişti.

Alaaddin Kara-Mayıs 2019
Zonguldak Nostalji

# DELİ BAYRAM’IN TİYATRO ARABASI# Alaaddin Kara# Zonguldak Nostalji
EDİTÖR
Merve Hasanoğlu
Merve Hasanoğlu
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x
İlginizi Çekebilir
Yol Gölet Oldu!
Yol Gölet Oldu!
Gri Pasaport Aileleri de Kapsamalı
Gri Pasaport Aileleri de Kapsamalı
Prof. Dr. Uğurbaş'a Başkanlık Görevi
Prof. Dr. Uğurbaş'a Başkanlık Görevi
EREĞLİ BU YAZ ÇOK EĞLENECEK!
EREĞLİ BU YAZ ÇOK EĞLENECEK!
Son Haberler
Yol Gölet Oldu!
Yol Gölet Oldu!
FİRARİ KASAP DÜZCE'DE Mİ?
FİRARİ KASAP DÜZCE'DE Mİ?
Gri Pasaport Aileleri de Kapsamalı
Gri Pasaport Aileleri de Kapsamalı
170 Milyonluk Borcu Arsa Takasıyla Sıfırladı
170 Milyonluk Borcu Arsa Takasıyla Sıfırladı
Prof. Dr. Uğurbaş'a Başkanlık Görevi
Prof. Dr. Uğurbaş'a Başkanlık Görevi
Zonguldak İlçeleri
  • Alaplı
  • Çaycuma
  • Devrek
  • Gökçebey
  • Karadenizereğli
  • Zonguldak
TEŞKİLAT VARSA BİZ VARIZ 
TEŞKİLAT VARSA BİZ VARIZ 

Ana Sayfa
karabük
Bartın
Alaplı
Gündem
İŞÇİ-SENDİKA
Ekonomi
Dünya
Sağlık
Politika
Magazin
Kilimli
Kozlu
Gökçebey
Devrek
Kdz. Ereğli
Çaycuma
Zonguldak
Spor
Kültür-Sanat
Bilim ve Teknoloji
Eğitim
Yerel
Asayiş
Genel
Çevre
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Yerel Haberler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Hava Durumu
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Asayiş
  • Bilim ve Teknoloji
  • Çevre
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Gündem
  • Kültür-Sanat
  • Magazin
  • Politika
  • Sağlık
  • Spor
  • Yerel
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Yerel Haberler
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Hava Durumu
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.