Fırtınalı özel yaşamı, çok tartışılan sendikacı kimliği, lükse olan düşkünlüğü ile bilinen Şemsi Denizer mi?
Bir işaretiyle 100 bin kişiyi kışın ortasında aç susuz Ankara yollarına düşüren, Turgut Özal hükümetine Genel Maden İşçileri Sendikasının bir metrekarelik penceresinden “Affetmek yok. Faturayı ödeyecekler” diye bağırarak büyük madenci yürüyüşünün fitilini ateşleyen Şemsi Denizer mi?
Denizer’i, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülüşünün 25’inci yıldönümünde onu en iyi tanıyan, sendikacılık yaşamında karşısına rakip olarak çıkan tek isim olan dönemin GMİS Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Ataman’a sorduk.
“ÖLDÜĞÜNÜ DUYDUĞUMDA AĞLADIM”
Halen Çaycuma’ya bağlı Sandallar Köyü Muhtarlığı yapan Selahattin Ataman, Denizer’in öldürüldüğü gün ölüm haberini kaldığı yazlığında kızından aldığını ve ağladığını söyleyerek, “Gözyaşı döktüğümü hatırlıyorum. O an eşim bana ‘Seçimi kazandığı gün seni kastederek sendikayı yukardan aşağı hortumla yıkatacağım’ diyen adamın arkasından mı ağlıyorsun” diyerek bana çıkıştı. Denizer, benim gibi birlikte sendikal mücadele verdiği birçok kişiyi harcadı” dedi.
“DERİN DEVLET VE SOKAK SONU OLDU”
Özgür Halkın Sesi’nden gazeteci Mustafa Özdemir’in sorularını yanıtlayan Selahattin Ataman, Şemsi Denizer’in “derin devlet” ve sokakla olan ilişkilerinin sonunu hazırladığını söyledi.
Şemsi Denizer’in karşısına rakip olduğu kongrenin kararını Denizer’in kendisinin aldığının altını çizen Selahattin Ataman, “Ölene Allah rahmet eylesin. Her şeyden önce bilinmesini isterim ki; ben ve arkadaşlarımın karşısında aday olduğumuz kongrenin kararını Denizer kendisi aldı. Şenol Yazıcıoğlu, Erdem Acar ve Yılmaz Tezer o kongrede benimle birlikte oldu. Kongreye Denizer kazandı. O seçimi kazanmasının tek nedeni; 5 Nisan kararları karşısında verdiğiniz ortak mücadele” şeklinde konuştu.
“DENİZER, İL TEMSİLCİLER KURULUNA KARŞI ÇIKTI”
Denizer ile yaptığım görüşmede, 5 Nisan kararlarının karşısında demokrasi platformuyla duramayacağımızı, tüm ili kapsayan hatta Karabük’ün de içinde olduğu İl Temsilciler Kurulunu kurmamız gerektiğini söyledim. Başta karşı çıktı. Sonra kabul etmek zorunda kaldı. Halbuki 5 Nisan kararları Zonguldak’a karşı alınan darbe kararıydı. 5 Nisan kararları geçseydi
Kandilli, Kardemir, Amasra yılsonuna kadar özelleşecek özelleşmezse kapatılacaktı. Hatta dönemin TTK Genel Müdürü Hayrettin Soydaş ile görüştüğümüzde, Kozlu grizu faciasında ocakta kalan 11 madenci o tarihte hala ocakta olduğu için 5 Nisan kararları kapsamına alınmadığını, aksi halde Kozlu’nun da özelleştirme kapsamına alınacağını ya da kapatılacağını söyledi.
O TOPLANTI OLMASAYDI Zonguldak GİTTİYDİ
“Zonguldak Belediye Başkanı Zeki Çakan’ın yanına gittiğimizde, Çakan 5 Nisan kararlarına karşı yapılacak toplantıya muhtarların bile gelmeyeceğini söyledi.
Sendikacı arkadaşlarla gazeteci Ali Bahadır’ın yanına gidip oradan Şemsi Denizer’i telefonla aradık. Cumartesi akşamı saat 20.00’de Deniz Kulübünde buluşmaya sözleştik.
Deniz Kulübündeki toplantıya Şemsi Denizer, Zeki Çakan ve Ali Bahadır birlikte geldi.
Daha masaya beyaz peynir gelmeden Zeki Çakan, kendisine yaptığımız ziyarette İl Temsilciler Kurulu olarak yapacağımız toplantının çağrısının bulunduğu zarfı Denizer’e uzattı. Denizer bana dönerek, “Kim verdi lan sana bu yetkiyi” diye bağırdı.
Gözlerimizden yaş gel. Dizlerim titredi. Kendimi toparlayıp masadan kalktım. Deniz Kulübünün balkonunda bir süre oturduktan sonra yüzümü yıkadım masaya geri döndüm.
Çakan, ‘Ben Köy Hizmetler Genel Müdürlüğü yaptım muhtarlar bu toplantıya gelmez’ diyerek muhalefetine devam etti. Ben de ‘500 kişiden bir kişi eksik gelmeyecek’ dedim. Denizer, Çakan ve Ali Bahadır Deniz Kulübünü terk etti.
Her şeye rağmen o toplantı yapıldı. Ve o toplantı sayesinde 5 Nisan kararlarını püskürttük. O toplantılar olmasaydı Zonguldak gittiydi.
ABDURAHMAN KESKİN İLE GÖRÜŞÜP TASLAĞI ONAYLADI
Şemsi Denizer’i bir kaç kelimeyle özetlemek gerekirse; Zonguldak halkı gökyüzüne çalardı. ‘Helikopter al’ dedi. O Jaguar aldı. Bir keresinde toplu sözleşme taslağı konusunda fikir ayrılığına düştük. Erdem Ercan ve ben masadayız. O esnada bir telefon geldi. Telefondaki kişi Alaaddin Çakıcı’nın karısını öldüren Zonguldaklı Abdurahman Keskin’di. Telefonda Abdurahman Keskin ile telefonla yanımızda yarım saat görüştü. Son derece samimi bir görüşmeydi. Görüştükten sonra kararını değiştirdi. Toplu sözleşme taslağını önce kabul etmedi. Abdurahman Keskin ile görüştükten sonra taslağı kabul etti. ‘Derin devlet’ ile olan yakın ilişkileri ve sokakla olan ilişkileri Denizer’in sonu oldu. Alaaddin Çakıcı’nın tetikçisiyle bir sendikacının arası nasıl iyi olabilirdi? Denizer ile birebir olan konuşmalarımız benimle mezara gidecek. Çünkü başka şahidim yok. Ama yanımızda üçüncü şahısların olduğu her konuda bildiklerimi anlatırım. Sanki Denizer her kararı tek başına almış gibi kitap yazanlar var. Başında da söyledim ölene rahmet diliyorum. Ama yaşadıkça bildiğim doğruları söylemeye devam edeceğim”