"Ölüm olsa sonumuz, Ankara'dır yolumuz!"
30 Kasım'dan yürüyüşün başladığı 4 Ocak 1991 tarihine kadar, Genel Maden- İş'e bağlı 48 bin işçi yekpare halde greve katılır ve çevre il/ilçelerin de Zonguldak'a gelişiyle şehir Türkiye tarihinin en büyük işçi hareketlerinden birine sahne olur.
O dönem Zonguldak, bugünkü Karabük ve Bartın illerini de içermektedir. Yani bugünden bakılarak o günün tanıkları dinlendiğinde üç şehrin tek merkezde toplandığı ve sokaklarda konuşulan tek konunun grev olduğu anlaşılmaktadır.
Peki üç şehrin işçileri nasıl hep bir arada kalır, örgütlülük nasıl sağlanır? Şehrin megafon sistemlerinin yetersizliğine rağmen kabloların neredeyse tüm sokaklara döşenerek şehre kurulan bir hoparlör sistemiyle işçilerin hareketin her anından haberdar olması sağlanır.
Bugünden bakıldığında, 1991'in sosyal medyası sendika binasına gelip söz alan işçilerin hoparlörlerdeki sesleridir.
3 Ocak 1991 tarihi geldiğinde, sendika yetkililerinin hükümetle görüşmelerinden sonuç çıkmamıştır, Zonguldak işçileri 1 ayı aşkın süredir maaşlarını alamamaktadır, kış çöker, eylemlere katılan işçilerin bir kısmı işyerinden kovulur ancak, erzak yardımları ve halkın grevdekilerle dayanışması hareketin yarım kalmayacağının habercisidir.
Dünyanın uzak uçlarındaki işçiler dahi Zonguldak'taki greve sessiz kalmaz. Öyle ki, hükümet kömür ihtiyacını karşılamak için yurt dışından kömür ithali yapmaya karar verir; ancak Avustralya ve Güney Afrika'da kömür gemilere yükleneceği sırada liman işçileri dayanışma içinde yüklemeye direniş gösterir ve gemiler Türkiye'ye boş döner.İŞTE O TARİHİ BELGE VE YAZISI…HAKKIMIZI ALMAK İÇİN GREV YAPIYORUZ!Arkadaşlar,
Bugün TTK ve MTA'da çalışan 48 bin işçi "TEK SES TEK YUMRUK" olarak GREV'e çıkıyoruz.
Biz, insanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz.
Onlar, "hayır, size ölmeyecek kadar ücret yeter" diyor. 12 Eylül Yasa'ları ile bizi bugüne kadar oyaladılar. Ve, bizi GREV'e zorladılar.
Hep dişimizi sıktık, sabrettik. Ama, artık günah bizden gitti. Bundan sonrasını onlar düşünsün.
Bizim, haklarımızı alabilmek için son çaremiz GREV’dir. Sesimizi, haklı isteklerimizi duymayanlara karşı üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. İşçi sınıfımızın gücünü, birliğini, dayanışmasını dosta-düşmana göstereceğiz.
Tüm Zonguldak halkı, emekten ve özgürlükten yana tüm güçler bizimle birlikte. Türkiye işçi sınıfının kalbi maden işçisi ile birlikte atıyor.
Bugüne kadar, hiç kimse çıkıp "siz çok para istiyorsunuz" diyemedi. Ancak, hedef şaşırtmak için çeşitli bahaneler ileri sürdüler.
Yıllardır yatırım yapmayanlar, TTK'yı ve KİT'leri göz göre göre zarara uğratanlar, bunu işçilere ödetmek istiyorlar. Sermaye sınıfının çıkarlarını koruyan, onların batık şirketlerini devlet bütçesinden kurtaranlar, TTK'ya ve KİT'leri batırmakta direniyorlar. Biz işçilerden, emekçilerden kesilen vergileri vurguncuya, soyguncuya aktaranlar bizleri açlığa mahkûm etmek istiyorlar.
Bizleri korkutamazlar, yıldıramazlar. Biz onurumuzu kimseye çiğnetmeyiz. Aç gezeriz,ama dik yürürüz. Gemileri yaktık, geri dönüş yok! Biz ne istediğimizi, nasıl alacağımızı iyi biliyoruz.
Yeraltında her dakika ölümü yaşayarak kömür üretip ömür tüketen, emekliliğini yaşayamayan, kaza-sakatlık-hastalık ile boğuşan maden işçilerine, doğaya meydan okuyarak sondaj kamplarında sürünen maden arama işçilerine "şununla idare edin, fazlasını istemeyin" demek düpedüz hakaret etmektir, hepimizi hiçe saymaktır.
Artık, dayanacak, özümüzden verecek, katlanacak halimiz kalmadı. Artık, susmayacağız.
Biz kendimizi çoktan feda ettik. Ama çoluk çocuğumuzun geleceği var. Onlar da okuyacak, yetişecek, yöneten olacaklar. Haklarımızı alıncaya kadar eylemdeyiz. Her zorluğu birlikte aşacağız. Kuru ekmekle, tarhanayla, kömeçle de kalsak direneceğiz.
Bu GREV, hak kavgasıdır. Bu GREV, namus kavgasıdır.
HAKLIYIZ, GÜÇLÜYÜZ, DİRENECEĞİZ, KAZANACAĞIZZonguldak Nostalji
30 Kasım'dan yürüyüşün başladığı 4 Ocak 1991 tarihine kadar, Genel Maden- İş'e bağlı 48 bin işçi yekpare halde greve katılır ve çevre il/ilçelerin de Zonguldak'a gelişiyle şehir Türkiye tarihinin en büyük işçi hareketlerinden birine sahne olur.
O dönem Zonguldak, bugünkü Karabük ve Bartın illerini de içermektedir. Yani bugünden bakılarak o günün tanıkları dinlendiğinde üç şehrin tek merkezde toplandığı ve sokaklarda konuşulan tek konunun grev olduğu anlaşılmaktadır.
Peki üç şehrin işçileri nasıl hep bir arada kalır, örgütlülük nasıl sağlanır? Şehrin megafon sistemlerinin yetersizliğine rağmen kabloların neredeyse tüm sokaklara döşenerek şehre kurulan bir hoparlör sistemiyle işçilerin hareketin her anından haberdar olması sağlanır.
Bugünden bakıldığında, 1991'in sosyal medyası sendika binasına gelip söz alan işçilerin hoparlörlerdeki sesleridir.
3 Ocak 1991 tarihi geldiğinde, sendika yetkililerinin hükümetle görüşmelerinden sonuç çıkmamıştır, Zonguldak işçileri 1 ayı aşkın süredir maaşlarını alamamaktadır, kış çöker, eylemlere katılan işçilerin bir kısmı işyerinden kovulur ancak, erzak yardımları ve halkın grevdekilerle dayanışması hareketin yarım kalmayacağının habercisidir.
Dünyanın uzak uçlarındaki işçiler dahi Zonguldak'taki greve sessiz kalmaz. Öyle ki, hükümet kömür ihtiyacını karşılamak için yurt dışından kömür ithali yapmaya karar verir; ancak Avustralya ve Güney Afrika'da kömür gemilere yükleneceği sırada liman işçileri dayanışma içinde yüklemeye direniş gösterir ve gemiler Türkiye'ye boş döner.İŞTE O TARİHİ BELGE VE YAZISI…HAKKIMIZI ALMAK İÇİN GREV YAPIYORUZ!Arkadaşlar,
Bugün TTK ve MTA'da çalışan 48 bin işçi "TEK SES TEK YUMRUK" olarak GREV'e çıkıyoruz.
Biz, insanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz.
Onlar, "hayır, size ölmeyecek kadar ücret yeter" diyor. 12 Eylül Yasa'ları ile bizi bugüne kadar oyaladılar. Ve, bizi GREV'e zorladılar.
Hep dişimizi sıktık, sabrettik. Ama, artık günah bizden gitti. Bundan sonrasını onlar düşünsün.
Bizim, haklarımızı alabilmek için son çaremiz GREV’dir. Sesimizi, haklı isteklerimizi duymayanlara karşı üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. İşçi sınıfımızın gücünü, birliğini, dayanışmasını dosta-düşmana göstereceğiz.
Tüm Zonguldak halkı, emekten ve özgürlükten yana tüm güçler bizimle birlikte. Türkiye işçi sınıfının kalbi maden işçisi ile birlikte atıyor.
Bugüne kadar, hiç kimse çıkıp "siz çok para istiyorsunuz" diyemedi. Ancak, hedef şaşırtmak için çeşitli bahaneler ileri sürdüler.
Yıllardır yatırım yapmayanlar, TTK'yı ve KİT'leri göz göre göre zarara uğratanlar, bunu işçilere ödetmek istiyorlar. Sermaye sınıfının çıkarlarını koruyan, onların batık şirketlerini devlet bütçesinden kurtaranlar, TTK'ya ve KİT'leri batırmakta direniyorlar. Biz işçilerden, emekçilerden kesilen vergileri vurguncuya, soyguncuya aktaranlar bizleri açlığa mahkûm etmek istiyorlar.
Bizleri korkutamazlar, yıldıramazlar. Biz onurumuzu kimseye çiğnetmeyiz. Aç gezeriz,ama dik yürürüz. Gemileri yaktık, geri dönüş yok! Biz ne istediğimizi, nasıl alacağımızı iyi biliyoruz.
Yeraltında her dakika ölümü yaşayarak kömür üretip ömür tüketen, emekliliğini yaşayamayan, kaza-sakatlık-hastalık ile boğuşan maden işçilerine, doğaya meydan okuyarak sondaj kamplarında sürünen maden arama işçilerine "şununla idare edin, fazlasını istemeyin" demek düpedüz hakaret etmektir, hepimizi hiçe saymaktır.
Artık, dayanacak, özümüzden verecek, katlanacak halimiz kalmadı. Artık, susmayacağız.
Biz kendimizi çoktan feda ettik. Ama çoluk çocuğumuzun geleceği var. Onlar da okuyacak, yetişecek, yöneten olacaklar. Haklarımızı alıncaya kadar eylemdeyiz. Her zorluğu birlikte aşacağız. Kuru ekmekle, tarhanayla, kömeçle de kalsak direneceğiz.
Bu GREV, hak kavgasıdır. Bu GREV, namus kavgasıdır.
HAKLIYIZ, GÜÇLÜYÜZ, DİRENECEĞİZ, KAZANACAĞIZZonguldak Nostalji
Selam olsun hepsine…