‘Popülerdi, 70’li yıllarda ‘Şehir ve Adam’ dizisi. Orijinal ismiyle ‘The Man and the City’. Ünlü aktör Antony Quinn’in alışılmışın dışında “asık suratlı, kasıntı ve resmi olmayan” bir Belediye Başkanı karakteri çizdiği dizide güler yüzlü bir adam makam odasını halkın arasına taşımıştı. Adı Tom Alcala.
Resmiyetin dışında şehrinde herkesi kucaklayabilen aramızdan biri olup, çözüm üreten biri imajının zihinlerimize kazındığı karakterlerden biridir bu belediye başkanı karakteri. Herhalde biraz idealist bir kişiliği olsa gerektir. Sonra cesur yürek olması gerekir. Çünkü çok uyanığın canını sıkacaktır.
Bürokrasinin içinde olup iyi anlamda çözümcü, sıra dışı davranmak biz de pek yaygın değil. Kötü anlamda hak etmediğin halde hakkınmış gibi davranmak ise pek olağan.
Nedense belediye seçimlerinin finale yaklaştığı bugünlerde biraz düşününce aklıma çocukken izlediğimiz bu dizi geldi. Çocukken obur bir tv seyircisiydim. Her şeyi izlerdim. ‘Şehir ve Adam’ dizisi o zamanlar yaşıma göre haliyle sıkıcıydı. Dizi sürekli aksiyondan ziyade belediye işlerinin, toplumun yararına yapılan çalışmaların, protokollerin içinden çıkan bir senaryoydu. Genel olarak hatırladığım, Zonguldak’a pek de benzemeyen gökdelenlerin arsında, takım elbiseli bir adamın koşturmacasıydı. Bu koşuşturmaca Antony Quinn sayesin de iz bırakmış kafamda. O dönemin en önemli adı sıkça anılan aktörleri arasındaydı. Çoğu kişi onu ‘Çağrı’ filminde ki rolü ile hatırlasa da benim sevdiğim filmi ‘Kasabanın Sırrı’dır. ‘Kasabanın Sırrı’n da kasabanın her şeyi olan 1 milyon şarabı Hitler’e ganimet olarak götürmek isteyen, artık yenilmekte olan Alman nazilerinden korumak için onu perde arkasından yönetebileceklerini sanan Nazi işbirlikçileri tarafından belediye başkanlığına getirilen bir ayyaşı canlandırır. Bu komedi anlatı her yönüyle bize bizi hatırlatan İtalyan kırsalı tiplemeleri ile doludur. Eskiden çok söylenirdi, İtalyanlar bize çok benzer diye… Filmdeki kahramanların dayanışması ve neşesi kaldıysa bizde itirazım yok, güzel şey aslında…
Uzun bir giriş oldu. Yapacak bir şey yok! Ben size güveniyorum. Yazıyı okuyorsanız montajlara değil emeğe saygınız var demektir.
“Bizim millet okumayı sevmiyor” diye bazıları üç kelime ile sıralıyorlar şiir dizesi gibi alt alta kısa cümleleri. Ortaya yer dolduran boşluklu, kolay okunan, amacı başından belli bir şey çıkıyor. Ama yetmiyor, ne kadar belden aşağı imalarla süslerseniz belli ki alkışlayanı çok olan bir köşe yazarsızı oluyorsunuz. Hepimiz günde binlerce söver olduk. Sövmenin kalitelisini saçıyla sakalıyla kendini abartısız gösteren, ozanlığı sazıyla hak eden, küfre estetik katan Neyzen gibiler yapar! Gerisi mide bulandırmaktan öteye gitmeyen bir çöpü üstümüze sıçratmaya çalıştıkça hayat hakkında ayarlarımızı daha da bozmaktan başka bir halta yaramaz. İşin kötüsü kültürel olarak hiçbir sorumluluk duyulmaksızın yazılan, çizilen her iş bizleri daha da sorumsuz hale getiriyor. Kötü anlamda, cüret etmeyi ödüllendiriyor.
Neyse size üç görsel hazırladım. Birincisi Belediye Başkanı deyince Zonguldak’ta bu işi hakkıyla yapan Bülent Kantarcı’nın yönettiği Çaycuma ilçemizin zihnimdeki ilk anda uyandırdığı izlenimler hakkında. “Zihin haritası başlangıç olarak anahtar kelimeler ve şekiller kullanılarak gerçekleştirilen bir not tutma tekniği”dir. Yani bir nevi ilk anda çağrışımsal olarak zihninize ilk kaydettiklerinizin panosu.
Birinci görsel Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın şehrin kültür hayatına katkıları ile ilgili bir kesit. 10 yılda yaptıkları ve yapacakları bunlardan çok daha fazlası. Benim zamanım bu kadarına yetti. Bu zihin haritasına bakacak olursanız Zonguldak Yılmaz Büyükerşen ayarında bir belediye başkanı ile tanışmış çoktan. Seçmende bunu onaylıyor. Ne güzel.
İkinci görselim ‘Şehir ve Adam’ filminin Tom Alkala karakterini gösteren bir fotoğraftan referans alarak günümüz için Başkan Bülent Kantarcı yorumlaması. Aslında bu uyarlamaya hiç ihtiyacı yok. Vizyonu olan, projelerini gerçeğe dönüştüren ve bunu çok sevdiği Çaycuma’sının siluetini değiştiren bir başkana saygı olsun diye çizdim.
Üçüncü görsel bu benim için eğlenceli çizimleri hazırlarken bir espri olarak çıktı. Çaycuma Kadıoğlu mozaiklerinin artık yöremiz için ikonlaşan siması Ambrosıa kızının oy tercihi.
Sonuç olarak yeni belediye başkanı adaylarının Başkan Bülent Kantarcı Ağabeylerinden almaları gereken birçok ders var. Ben sadece kültürel boyutunu ve özellikle spor ve sanat konusundaki kattıkları ile çok önemli çalışmalara imza atan bir gerçekliği öne çıkardım.
Yaya ve araç yolları, dağınık halde bulunan eğlence mekânlarının konumu için yeni modern yer tasarımı, temiz enerji, kente uygun peyzaj mimarisi, Çaycuma Belediyesinin araç ve imkânlarının güçlendirilmesi, harcamaların hesap verilebilirliğindeki şeffaflık, henüz çözülememiş sokak hayvanları konusunda bitip tükenmek bilmeyen arayışlar, açılan parklar, kardeş kentlerle gerçekleştirilen uluslararası etkinlikler, Çaycuma’nın değerlerine sahip çıkan ısrarcı adımlar, deprem gibi afetlere yönlendirilen ekipler ve sağlanan barınma katkıları, ÇayBel gibi belediyenin ekonomisine ve amaçlarına hizmet eden önemli bir şirket ile zorlukların aşılması, yılın hemen her ayında her alanda yapılan kamusal etkinlikler v.b… Soluğum buraya kadar doğrusu. Yazıyı uzatmayayım diye zaten yazıdan birçok şeyi çıkarmıştım…
Allah, artık Zonguldak’a Bülent Başkan gibi ‘Şehir ve Adam’ derken onunla bütünleşen bir başkan versin. Gerisi yalan!
Amin.