Zonguldak Resim Günlerinin 4’ncüsü Karaelmas Ressamlar Topluluğu oluşumunun bu yıl da devam etmesi sayesin de gerçekleştirilebildi. Buna işaret etmek önemli.
Resim sanatı açısından nerede olduğumuz hakkında bu önemli saptama cümlesini kurmak gerekirdi. Zonguldak Merkez’de, (kurs ve okul çalışmaları sene sonu sergilemesi dışında), amacı resim sanatının içinde hareket etmek olan ve varsayılarak da olsa resim sever bir kitle ile buluşmak niyetinde bir etkinlik görmek yıl içinde çok zor.
Hatta bu yıl resim atölyesini sergi salonuna çeviren BKM yönetiminin ilk resim sergisi tercihleri bile Alaplılı, Çaycumalı ressamların sergisini açmak oldu. Merkez’de ressam kıtlığı varmış gibi!
Bu maalesef ZOKEV’lilerin birçok kurumda eskiden beri gördüğümüz Zonguldaklı olunca önemsiz, dışardan gelince şaheser gibi bakma takıntısının bir yansımasıydı. Artık BKM’nin ZOKEV kontrolünde bir yer olduğunu söylemeye gerek yok.
…
Zaten biz niye bu kadar okuduysak? Siyasetçilerin peşinde koşmak yeterli imiş oysa!
BKM ve ülkede ki bütün amacı kamu yararına olan sanat kurumlarının sorunu bu. Türkiye’de her şeyin siyasallaşması ortaya siyasetçiye bağımlılık durumunu çıkarıyor.
Bağımsız hareket etmek yok. Sanatın kendi içindeki işleyiş mantığını savunan bir anlayış ile tanışmamış olmak sanatçılar arasında bile tuhaf durumlar oluşturuyor.
Örneğin bana göre Zonguldaklı tiyatrocuların platformunun sürmeyip ikiye ayrılmasının nedenlerinden en büyüğü böyle bir durumdu. İnsanların demokratik bir anlayış ile var olanı değerlendirmeleri kolay değil ama imkânsız da değil.
Sanat alanındaki tartışmaların sokaktaki tartışmalara benzemesinin nedeni böyle… Uzatmayayım. Ama bunları Kent Konseyinin düzenleyeceği bir organizasyonda tartışabilelim isterim. Biz bize de olsak, tartışma kültürü geliştirebilmemiz harika olur.
…
Zonguldak Resim Günlerinin 4’ncüsü bu konulardan bağımsız değil. Çok sayıda resim yapan arkadaşımızın bu tutkularının devamını sağlayacak mekânların üzerine elbette titreyeceğiz. Bu tarafıyla sorun bireysel değil. Bir süreklilik adına genel. Sergi Odası ve BKM… Başka mekândan bahsedemiyoruz.
Kültür Müdürlüğüne bağlı Emral Çarşısı’nın oradaki ayaküstü sergi salonundan günlük bedel alınıyor. Bu yıl “Zonguldak’ta Yılın Ressamı Onur Ödülü” alan Osman Günay etkinlikte yaptığı teşekkür konuşmasında bunu boşuna dile getirmedi. Hiç haksız değil. Yıllardır üzerine doğru dürüst yatırım bile yapmadıkları yerden birkaç yıldır eskiden bedava olduğu halde günlük kira almaya başladılar. Resim yapmak zaten cebinden belli bir parayı çıkarmayı göze almak demek. Ben kısa mesafede az kazık yemedim taksicilerden. Bazıları insanları kolay para kazanıyor sanıyorlar! Bu ona benziyor. Bir de buralara getirilen bürokratların seçmece olarak sanattan bir haber kimseler olmaları ne yazık ki; sanata verilen önemin tapu senedi gibi.
Daha iyi bir yer için olanaklarımız yetmiyor. Bu duruma bakarak Zonguldak’ın ne kadar sıkışmış bir yer olduğunu söylemeye gerek bile yok. Son zamanlarda TTK’nın elindeki bazı kadim mekânların ödeneklerle sergi salonu veya atölyeye benzer yerlere çevrildiğini duymak hoş. Şehre uzak olsalar da oraların bürokrasinin elinde ne duruma geleceğini bekleyip göreceğiz. Şahsen ben bürokrasimize güvenmeyi çoktan bıraktım. Bürokrasi denen şey kamu yararına olmaktan çok oraya oturan kişilerin istihdamına yönelik bir alaşım olmuş durumda. Bu türden şeylerin farkındalığı yüzünden (dalga geçer gibi) “okumanın enayilik olduğunu söyleyen” film ve dizi diyaloğu çok! Haksızlar mı? “Arkanda dayın filan yoksa” değil!
…
Karaelmas Ressamlar Topluluğu Şair Ressam Gülden Işık’ın kurdeleyi kesmeden önce söylediği gibi belli bir yaşın üstünde ağırlıklı bireyler. Gözler haliyle yorgun. Kafada bin bir düşünce… Ağrı sızı ve bunlara rağmen ille de boya ve Zonguldak.
Birçoğu çeşitli nedenlerle içlerinde kalmış resim sevgisini emeklilik dönemin de gerçekleştirmeye başlamış. Resmin güzel tarafı bu… Yaşı yok. Birçok iyi ressam futbolcular gibi 35’in de jübile yapmıyor, aksine ressam biraz da o yaştan sonra hareketlenmeye başlıyor ve anlamı çoğalıyor resimlerinin. Resmin insanın hayal dünyasını, insan zekâsını çalıştırdığı, moral ve özgüveni arttırdığını, dolayısı ile akıl sağlığına katkısını söylemeye gerek bile yok.
Uzun süredir tanıdığım ve gelişimlerini izlediğim topluluk ressamlarının nasıl bir sevgi ve uğraş içinde olduğunu kelimelerle aktarmak yetersiz. “Resim Sevinci” denen şey sadece Türkçe de mi var, bilmiyorum ama çok haklı bir tanımlama. Türkçeye de çok yakışmış. Bir film adıydı, sonra bir TV programının adı oldu.. Bence bir tanımlanmanın da adı.
Karaelmas Ressamlar Topluluğu’nun arasına bu yıl Çalıştay da sunum ile katılabildim. Resimlerinin bazılarına fikir vermek dışında yardımım olmadı. Ressam arkadaşlarımızın kendileri ve birbirlerinden destek aldıkları bütünsel bir sergi oldu bu yıl. Adını “Zonguldak’ın İzleri” koydular. Genel olarak ana tema dünü ile bugünü ile Zonguldak ve özellikle de Merkez Zonguldak. Bu herkesin buluşma noktası olan BKM dönemine uzanıyor. Yani Zonguldak’ı başköşeye konu olarak seçmek 7-8 yıl öncesinden geliyor aslında. Pandemi döneminde daha da anlam kazandı. Büyük şehirleri sıralayıp ardından “Ve Zonguldak”lı cümleler kuran spikerleri, başlıkları unutmadık. Zonguldak “ve”den ötesidir. Dolayısı ile adımız “Karaelmas” seçilmiştir.
Bu yıl Nurullah Özkan, Gülden Işık, İlknur Yavuzer, Emine Yılmaz, Şahide Soğangöz Çavga imgesel ve kendi tasarladıkları hayal gücüne dayalı veya referanssız işler üretmeye başladı. Amatör bir topluluk için güzel bir aşama bu. Olması gerekenlerden.
Keriman Papila ile ışık, anatomi, tarz hakkında uzun süredir konuşmalar yapıyoruz. Bu arayış çabası resim tutkusunun içtenliğini gösteriyor. Her seferinde üzerine bir şeyler koyuyor arkadaşımız. Artık kişisel sergiler de açmaya sıra geldi. Sanırım yeni dönemde kişisel bir sergi ile karşımıza çıkacak. Bütün halinde Keriman Papila’nın resimlerini görmek çok keyifli olacak. Darısı diğer arkadaşlarımıza…
Hatice Öztürk resim öyküsünün çocukluğundan gelen bir tutku olduğunu Çalıştay günü yaptığı sunumda belirtti. Hatiş, geçmiş seneler de kişisel sergi de açmıştı. Ondan da geçen yıl ki arayı kapatıp yeni sergiler bekliyoruz.
Bediş (Bedriye Sönmez) bize konu sadece Zonguldak diye kızanlardan. Ama sergimize de katılanlardan. Biliyorum rahat çalışmayı, dekoratif resimler yapmayı daha çok seviyor. Bu amatör ressamların ortak ruh hali… Buna rağmen toplantılarımızı kaçırmaz.
KRT konulu çalışmayı başlangıçtan itibaren yeğin tuttu. Bu tartışmayı kendi içimizde yapmıyor değiliz. Kısacası toplantılarımızda çok şey konuşuluyor aslında.
Daha yenilerden Nermin Kemik arkadaşımız da katkıları ile birçok işimizi kolaylaştırıyor. İşler sadece resim yapmakla bitmiyor çünkü. Resim konusunda da ilerleme kaydediyor gözle görülür biçimde.
Fahrettin Özübek bence en heyecanlılarımızdan. Çok şey söylemek istiyor. Hem resim dilinde hem tartışmalarda… Bize de heyecan katıyor.
Bu sene resimleri ile bence en iyi çıkışı sağlayanlardan biri Esma Karaoğuz oldu. Esma Hocamızın eskiden beri doğal bir resim yeteneği olduğunu biliyorum. Bu yıl yaptığı çalışmalarda tutku ve tarz en yoğun şekliyle belirmişti. Bence kendindeki bu yeteneği daha da ortaya çıkarması için ara vermemesi gerekiyor.
Aynı şekilde resim yeteneğini daha da ortaya koyabilecek Solmaz Sucu arkadaşımızın en büyük sorunu zamansızlık olmalı. Sayıları çoğalsa daha da keyifle izlenebilecek resimler çıkaracak ortaya. Bu her sergi de güzel bir eserini görünce anlaşılıyor.
Solmaz Demir arkadaşımız Çaycuma’dan destek veriyor topluluğa. İki sergidir topluluğumuzla beraber olsa da sanırım bizi anlamaya başladı. Etkinlikler için gelmesi, renk katması hepimizi mutlu ediyor.
…
Keşke bu değerlendirmeleri ben değil de sanat tarihi okumuş sanat eleştirmenliği yapabilen bir gazeteci arkadaşımız yapsa. Maalesef eksikliklerimizden biri bu… Eskiden iyi kötü birileri yapılan etkinlikler üzerine bir şeyler yazarlardı. Çetin Sezgin Ağabeyi anmadan geçemeyeceğim bu yüzden. En son O, kültür sanat etkinlikleri üzerine uğraş verdi uzun süre. Şimdi iki satır bir şeyler okuyabilmek için çırpınıyoruz.
Maalesef bu dönemde gazeteci arkadaşların kültür sanat etkinliklerine bakışı çok zayıf kalıyor. Hatta bu işlere en değer verdiğini düşündüğüm Atilla Öksüz’ün Z Haber’ine Zonguldak Resim Günlerinin 4’ncüsünü haber yapılmış haliyle 2 kere gönderdiğim halde yayımlanmadı. Önceki senelerde yayımlarlardı. Bir politika değişikliği mi oldu acaba? Resim önemsiz bir haber mi? Bazı politikacıların mazereti gibi “yapacakları daha ciddi” bir şeyler mi var? Sevgili Atilla, bu konuda beni şaşırttı. Neden haber değeri görmediklerini bilmeyi çok isterim doğrusu. Satır aralarını da iyice takip etmeye çalışıyorum.
Bu doğrultu da Özgür Halkın Sesi, Pusula, İnanış, İmza gibi yayın organlarına görünür kıldıkları için teşekkür ederim.
…
Son olarak Osman Günay’dan bahsetmeden olmaz. Ben etkinlik bildirisinde Zonguldak’ta Yılın Ressamı Onur Ödülü veriliş gerekçesin de düşüncelerimi daha geniş açıkladım. Bir kere daha vurgulamak isterim. Güzel Sanatlar Fakülteleri’n de bile sanatın, resmin neliği üzerine bu kadar düşünen akademisyen sayısı az. Bir şeyin gelişmesini istiyorsak o şeye önem verenleri konuşmalıyız öncelikle. Dağarcığımızı açacaktır.
Etkinliklerimize katkı sunanlara, takip edenlere, atıfta bulunanlara sevgi ve saygıyla.
"13 Zonguldaklı Ressam ve 'Resim Sevinci' denen şey" başlıklı köşe yazınızı dikkatle okudum ve hislerime tercüman olan bu kıymetli değerlendirmeniz için içtenlikle teşekkür etmek istedim hocam. Zonguldak Resim Günleri'nin 4'üncüsü vesilesiyle kaleme aldığınız bu detaylı ve samimi yazı, şehrimizdeki resim sanatının mevcut durumu, karşılaştığı zorluklar ve taşıdığı potansiyel hakkında oldukça önemli tespitler içeriyor. Özellikle yerel sanata ve sanatçılara verilen önemin sorgulanması, BKM ve diğer sanat kurumlarının durumu hakkındaki gözlemleriniz, sanatın siyasallaşması gibi konulara değinmeniz yürek işi. Sanatın kendi oluşumu içinde işlemesi, tartışma kültürünün geliştirilmesi gerektiği yönündeki çağrınız, sanatın sadece üretmekle kalmayıp aynı zamanda anlamlandırılması ve tartışılması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Yazınızda Karaelmas Ressamlar Topluluğu'na, bu topluluğun değerli üyelerine ve onların "resim sevinci"ne yer vermeniz, her bir sanatçının bireysel çabalarını ve bu ortak tutkuyu ne denli derinden yaşadığını hissettiriyor. Nurullah Özkan, Gülden Işık, İlknur Yavuzer, Emine Yılmaz, Şahide Soğangöz Çavga, Keriman Papila, Hatice Öztürk, Bedriye Sönmez, Nermin Kemik, Fahrettin Özübek, Esma Karaoğuz, Solmaz Sucu ve Solmaz Demir gibi değerli isimlerin katkılarını ve gelişimlerini tek tek ele almanız, onların emeklerine gösterdiğiniz saygının ve konuya olan hakimiyetinizin bir göstergesi. Özellikle şair , ressam Osman Günay'a verilen "Zonguldak'ta Yılın Ressamı Onur Ödülü"ne değinerek sanatın niteliği üzerine düşünce ve tartışmanın önemini vurgulamanız, sadece eserlerin değil, sanatın arkasındaki fikri derinliğin de ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Sanat etkinliklerinin medyada yeterince yer bulmaması konusundaki siteminizde de sonuna kadar haklısınız. Kültür ve sanatın görünür kılınması, toplumda hak ettiği değeri bulması için medyanın desteği hayati öneme sahip. Bu bağlamda, yazınızı yayımlayan Özgür Halkın Sesi, Pusula, İnanış ve İmza gibi yayın organlarına yaptığınız teşekkür de yerinde bir vefa örneği. Kısacası, yazınız Zonguldak'ın kültürel ve sanatsal nabzını tutan, eleştirel ama yapıcı bir dille sorunlara işaret eden, aynı zamanda sanatın ruhunu ve sanatçıların tutkusunu en güzel şekilde yansıtan bir metin olmuş. Bu değerli katkınız için size ne kadar teşekkür etsek az. İyi ki varsınız ve hayatımızdasınız. Gönlünüzce sanat dolu günler dilerim size. Sevgim, saygımla hocam