Değerli Okuyucularım,
Hocamız, şantiyelerde 10 yıl mühendislik yaptıktan sonra; Üniversitede de 35 yıl öğretim üyesi ve yönetici olarak görev yapmıştır. 2012 yılının sonunda emekli olmuş yeri sanatçı bir öğretim üyesidir. Emeklilik sonrasında çok izlenen bir yerel gazetedeki köşesinde uzmanlık alanı ile ilgili yazılar da yazmış ve halen de yazmaktadır. (x).
Emekli hocamız, eşinin devam etmekte olan tedavisi için, birkaç gün kadar önce, Üniversitemizin İbn-i Sina Kampüsündeki Uygulama Hastanesine gitmiş. Bu gidişinde, Üniversitemize alınmasında görev ve sorumluluğu olan ve aynı fakültede yıllarca birlikte görev yaptığı günümüzdeki sayın rektör bey ile karşılaşmış. Bu karşılaşmada, Sayın Rektör ile emekli hocamız arasında hiç olmaması gereken çok üzücü talihsiz bir olay yaşanmış.
Bu tür olayların hiç yaşanmaması gereken bir kurumda, birisi emekli, diğeri çok üst düzey yönetici olan iki öğretim üyesi arasında yaşanan bu çok üzücü olayın hikayesini hocamızın kendi anlatımını sizlerle paylaşmak istiyorum. Nakilde hatamız oldu ise bağışlayınız.
Muhtemelen sorunları yerinde görmek için gelen ve uzun yıllar görüşmediği Rektör bey ile, hastanenin tenha çıkış koridorlarından birisi üzerinde, karşı karşıya gelmişler.
Bu karşılaşmada, Sayın Rektörün kendisini görmezden geldiğini fark etmesi üzerine, tam karşılaşma anında, anlık bir refleks ile “Merhaba Sayın Rektör” diyerek kendilerine selam vermiş. Kendileri de, selama karşılık vermeden, birlikte olduğu birim yöneticileri ile birlikte durmuş ve Hocamıza yönelerek “ne var? ne oldu?” der gibi, bir, iki kelime ile karşılık vermiş.
Hocamız da, bu karşılığı, “hayrola, bir sıkıntı mı var?” dediğini sanarak, her gün ve az önce de yaşadığı park sorununun da etkisi ile, “Sayın Rektör, hastane kampüsünde park yeri konusunda büyük sıkıntı çekiliyor. Hastalar ve hasta yakınları yağmurda, yağışta yüzlerce metre yürümek zorunda kalıyor. Arabaları da zarar görüyor. Bizim araba da zarar görenlerden…” mealinde sözlerle şikayet bildiriminde bulunmuş.
Bu ani bildirim üzerine, kızgınlığını yansıtan bir tavırla, kendisine “Peki ne yapalım?” sorusunu yöneltmiş. Hocamız da ”Siz İnşaat Mühendisisiniz. Ne yapılması gerektiğini bilirsiniz. Ne yapılması gerektiğini ben de gazetedeki köşemde yazdım. Herhalde okumadınız...” sözleri ile yanıtlaması üzerine; kendisine temas mesafesinde yaklaşarak, kızgınlığı yüzüne yansıyan bir tavırla “Okumaya değer şeyler yaz da okuyalım.” karşılığını vermişlerdir.
Hocamızın da bu hiç beklemediği karşılığa, “Ben 80 yaşındayım. Sizin de bu üniversiteye gelişinizde görev ve sorumluluğu olan birisiyim. Bu nasıl konuşma?” diyerek karşılık vermiş. Bu karşılığa daha da kızdığı anlaşılan Sayın Rektörün;
Oldukça cüsseli olan vücudunun geniş göbek bölgesini hocamızın vücuduna temas ettirmesinin ve çenesini çenesi hizasına yaklaştırmasının görülmesi üzerine, durumdan endişelenen birim amirleri araya girmişler ve yatıştırıcı nazik ifadelerle, hocayı Sayın Rektörün fiziksel şiddet mesafesinin dışına çıkarmışlar.
Sonrasında, kendileri de, bir şeyler söylenerek yoluna devam ederken, hocamız da arkalarından “Senin için attığım imzalar maddeten olmasa da manen geçersizdir!” diye seslenerek en etkili olduğuna inandığı tepkisini göstermiş.
Sayın Rektörün bu şiddetli tepkisinin, öncesi olan bir sürecin patlama anı olduğu aşikârdı:
Kısa bir süre önce, yine bu köşede, hocamızın, Üniversitenin bu kampüsünde yaşanmakta olan alt yapı sorunları ile ilgili “Çile çekenler çektirenlere gerekli tepkiyi göstermelidir. Göstermezlerse çile çekmeye mahkumdur.” başlığı ile, eleştiri dozu yüksek bir yazısı olmuş. Kızgınlığının ana nedenin bu yazısı ve yine benzer birkaç eleştiri içerikli yazıları olmalıymış. Ayrıca, birlikte görev yaptıkları yıllarda, kendisine yapıldığına inandığı ve içinde sakladığı bir kine, yıllar sonra, rektör ünvanı ile yanıt verme arzusunun da etkisi olabilirmiş.
Hocamız, Sayın Rektörün hiç uygun olmayan bu davranışı ile, boydan kaybetse de, ağır sıklet pehlivan gibi güçlü elleri ile, tüy sıklet hocamızın iki yakasından tutup;
“Bana bak, karşında, yıllar önce, bir hocamızın tavassutu ile, Karadeniz Teknik Üniversitesinden gelen Dr. Asistan yok. 85 milyonun lideri olan Sayın Cumhurbaşkanımızın atadığı, geçmişi 100 yıl öncesine dayanan, 8 kampüsü, 35 bin öğrencisi, binlerce öğretim üyesi ve binlerce çalışanı olan bir üniversditenin rektörü var. Ben sadece ona hesap veririm. Ona göre konuş, ayağını denk al!” mesajını vermek için yapmış olabileceğini düşünmektedir. Osmanlı tokatı gibi bir ileri aşamasına geçebileceğini ise düşünmemektedir!
Sayın Rektöre, hocalık neyse de, rektörlük makamının biraz fazla geldiği anlaşılmaktadır. Bu da kendilerinin kusuru değildir.
Benim de yaşadığım 1970’li yıllarda, Zonguldak’ta, Değerli Gazeteci Rahmetli Ali Bahadır kardeşimin Uyanış ve Yine Rahmetli olan Kemal Sönmez’in İnanış gazeteleri en çok izlenen yerel gazeteler idi. Kemal sönmez, gazetesinde yaptığı doğru - yada yanlış yayınları ile eleştirdiği kişi ve kuruluşların sık sık fiziksel şiddetlerine maruz kalırdı. ( Rahmetli Bahadır için ise hiç böyle durumlar söz konusu olmazdı.)
Benzer üzücü durumları, gazetesinde yıllarca yazılar yazmış olduğum gazeteci Sayın Ali Rıza Tığ’ın da birçok kez yaşadığını bilenlerdenim.
Zonguldak’ın çok sevilen değerli yerel gazetecilerinden rahmetli Harun Ersoy kardeşimin eleştirileri nedeniyle, dönemin rektörü tarafından, üniversiteye girişinin yasaklandığını da bilenlerdenim!
Anlaşılan, Ülkemizdeki gibi demokratik sistemin özürlü olduğu ülkelerde, gazetecilerin de işi zor olmaktadır.
Değerli Okurlarım,
Bu arada yüksek izinleri ile Sayın Rektörümüze birkaç soru sormak istiyorum:
. Bir gazeteci, yazdığı yazının okunmaya değer olup olmadığına yöneticiler mi karar vermeli?
. Sizin bu şiddetli tepkinizin nedenleri nelerdir?
. Yaşları 80’leri bulanların yaşlarına uygun konuşmaları nasıl olmalıdır?
.Göstermiş olduğunuz, çok üzücü tepkinizi göstermenin uygun
ve uygar olan başka yolları yok mudur?
.Hastanenin Onkoloji servisinin önünde; ne olduğu, niçin yapıldığı, kimin yaptığı bilinmeyen bir imalat ya da tamirat için, hastanenin en işlek ana yolunun (ekteki resimde görüldüğü gibi) yarısının aylardır kapatılması gibi durumlar eleştirilmesin mi?
Aslında kızmakta haklısınız Sayın Rektör. ”Sen, yaşı 80’e ulaşmış, işi çoktan bitmiş, Allah 4 bin mühendisin, 3 yüz km yolun ülkesine kazandırılmasında görev alma gibi hizmetleri sana nasip etmiş. Keşkeğini dövmüş, dibeğini, tokmağını depoya atmışsın! Daha hala keşkek dövmek için niye uğraşırsın? Siz de haklısınız!
Büyük çoğunluğu, ellerindeki imkan ve yetkilerle, ellerinden gelenleri yapma gayreti içinde olan, her kademedeki sağlık ve diğer tüm çalışanlarınıza, size kolaylıklar ve başarılar dilerim.
Şenol Kuşcu, Emekli Öğretim Üyesi, Ekim 2024, Zonguldak
(x) . Yazarın kendisi
Eki :İki fotoğraf
Bu durumları eleştirmeyelim mi?
Bunların hepsi aynı. Liyakatsız sonradan görme adamlar. Memleketin içine ettiler. Üzülmeye değmez bu adamların kaba davranışlarına.
Sayın Reltör Ayıp etmişsin. Unutma Başkalarının kürkü ile abat olan kürk sırtından gidince berbat olur.
Her yönetici, yönettytiği, toplumun, kurumun yansımasıdır. Herhalde Cemaat de böyle imamları hak ediyor. İlgi gösteren seçkin yönetilen yoldaşlara selam ve sevgilerimle.
Hocam öyle atamaya böyle hizmet
Günümüz yerini zerre dolduramayan rektörlerinden biri gibi sayın Zonguldak rektörü, şaşırdıkmı hayır!! Bunlar halka değil sayın cumhurbaşkanına hesap verir sadece, halk kimdir Allah aşkına!!!