Değerli Okurlarım,
Ülkemizde, okul öncesinden yüksek lisans ve doktora öğrenimine kadar tüm öğretim kademelerinde, özellikle son yıllarda daha da artan üzücü sonuçları görüp te ülke geleceği açısından kaygı duymamak mümkün değildir. Bu kötüye gidişin iyiye evrilmesi için mutlaka bir şeylerin yapılması konusunda genel bir mutabakatın olduğu bilinmektedir. Ancak daha iyisinin nasıl olabileceği konusunda, her konuda olduğu gibi, bu konuda da, bir ayrışmanın olduğu da bilinmektedir.
Bu arayışın ve zorlamanın bir sonucu olarak, yıllardır okul öncesinden yükseköğrenime kadar, tüm okullarımızda okutulmakta olan derslerin, ders içeriklerinin, eğitim- öğretimleri ile ilgili esasların belirlenmesi ile ilgili bir çalışmanın olduğu, uzunca bir süredir duyulmakta idi.
Nihayet bu uzun çalışmaların ve istişarelerin sonucu olduğu ifade edilen ve 3 bin sayfa olduğu söylenen model taslağı, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı ile 16 Nisan – 10 Mayıs 2024 tarihleri arasında, kamuoyunun görüş ve önerilerine sunulmuştu.
Bakanlıkça yapılan açıklamalardan, bu tarihlerde, konuya ilgi gösteren vatandaşlardan ve kuruluşlardan 67 bin kadar görüş ve önerilerin geldiği, bu görüş ve önerilerin Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Şurası tarafından değerlendirilerek taslağa son şekli verilmiş ve Sayın Bakanın da onayı ile yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Uzmanlık, bilgi, beceri gerektiren ve hazırlanması yıllar süren böyle önemli bir düzenleme ile ilgili, değil sıradan bir vatandaşın; konunun uzmanlarının bile, bu kadar kısa zamanda, beğenme, beğenmeme ya da fikrim yok demenin ötesinde, görebileceği önemli bir hatanın, eleştiri konusunun olmaması beklenir. Eğer olabiliyor ise, o düzenlemeyi yapanın, hizmeti üretenin o konudaki ilgi, bilgi, deneyim ve bilimselliğinin sorgulanması, ya da başka nedenlerin araştırılması gerekir.
Her alanda, uzmanlık gerektiren mevcut bir düzenlemenin, projenin, hizmetin daha iyisinin nasıl olabileceği konusunda, o projeyi yapan kadar üzerinde çalışması da gerekir. Bunu yapmadan söylerse, en azından, onu yapan meslektaşına da saygısızlık olur.
Kısa bir süre önce, kendilerini ziyaretimiz esnasında, Zonguldak’ın simgesi olan ve “Malzeme yorulması” bahanesi ile yıkılan Fevkani Köprünün yerinde yapılan yeni kavşak ve trafik düzenlemesi ile ilgili olarak, Sayın yeni başkanımız, eski bir karayolu mühendisi olduğumu bildiği için, bu konudaki fikrimi sormuştu. Ben de kendilerine, “Başkanım, gelip geçerken, pek uygun olmadığını ben de görüyorum. Ancak, karayolcu da olunsa, bu konuda görevlendirilmiş bir yol mühendisi olarak, konuyu masaya yatırıp, en az onu yapan mühendis kadar üzerinde bir çalışma yapılmadan, daha uygun olanın nasıl olabileceğini söylemek doğru olmaz. Yapan meslektaşımıza da saygısızlık olur.” yanıtını vermiştim.
Sayın Bakanın, taslağa yapılan eleştirilerle ilgili olarak, “Önce okusunlar, sonra eleştirsinler.” demişlerdi. Eleştirecek ve öneriler sunacak uzmanlar için de, “Önce okusunlar ve taslağı hazırlayanlar gibi üzerinde çalışsınlar ondan sonra eleştiri ve önerilerini yapsınlar” demesi de isabetli olabilirdi.
Ancak, 3 bin sayfayı bulan bir düzenlemeyi vatandaşlık, meslek sorumluluğu gibi nedenlerle okuyarak, anlayarak eleştiriler yapmasını, öneriler sunmasını, o konuda görev ve sorumluluğu olmayan kişilerden ve uzmanlardan beklemek te doğru olmaz.
Bu görev ve sorumluluk, her konuda iktidarın her yaptığına iyi diyenlerden, taslağı hazırlayanların bilinen ideolojik görüşleri ile uyumlu olanlardan beklemek te doğru olmaz. Bu görev başta, ana muhalefet partileri olmak üzere, siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve iktidarın arka bahçesi olmayan ciddi STK’lar gibi örgütsel yapılara düşmektedir.
Bu arada, “Üniversitelere ve sayıları yüzü bulan eğitim fakültelerine, bu konuda bir görev düşmüyor mu?” diye de sorabilirsiniz. Yanıtı da “Bu güne kadar ülkemizde yaşanan hangi haksızlık, hukuksuzluk, yanlışlık konusunda bir sesleri, tepkileri oluyor da bu konuda olsun?” şeklinde olabilir.
Taslağa gelen 67 bin eleştiri ile ilgili olarak ta, taslağı okuyarak yapılmış öneriler ve eleştiriler olduğuna; bu kadar eleştiri ve önerilerin, üç haftada değerlendirilerek, önemli görülenlerin, bütünlüğünü bozmadan, taslakta yararlanıldığına inanmak ta zordur. Yapılanın, topluma ve eleştirenlere “taslağı kamuoyunun öneri ve eleştirilerine sunduk. Bu eleştiri ve önerilerden yararlanarak, yönetmeliği daha da iyi hale getirmeye çalıştık.” savunmasına yönelik olduğunu söylemek zor değildir.
Değerli Okurlarım,
Bu eğitim modeli, sadece, onu hazırlayan siyasi iradenin seçmen tabanına mensup kesimlerin çocukları için uygulanmayacaktır. Yarıdan fazlasının çok üstünde olan ve modelin çok sakıncalar içerdiğini gören ve inanan çok geniş kesimin çocuklarına da uygulanacaktır! (Basında, çocuğunun zorunlu din derslerini almaması hakkından yararlanmak için din değiştiren velilerin olması, iptal davalarının açılması gibi haberlerde görmekteyiz.)
Özellikle ana Muhalefet partisinin ve ilgili çevrelerin, yönetmeliğin süreç aşamasını yakından takip etmesi ve ortaya çıkan taslağı yeterince inceleyip uyarılarını, eleştirilerini, endişelerini topluma çok iyi anlatmaları gerekirdi. Toplumun önemli bir bölümü bunun yeterince yapılmadığına inanmaktadır.
Yönetmeliğin uygulama sürecinin, bu eksikliğin de göz önünde bulundurularak, bu modelin uygulama sürecinin çok yakından izlenmesi, milli ve çağdaş eğitime uygun olmayan her eylem ve söyleme anında müdahil olunması çok önem arz etmektedir.
Ancak her konudaki düzenleme çok iyi de olsa, iyi uygulanmadıkça, uygulayanlar iyi olmadıkça iyi sonuçlar beklemenin boşuna olduğu bilinen bir gerçektir. Bu konuda da, en büyük görev öğretmenlerimize ve yöneticilere düşmektedir. Öğretmenlerimizin iyi yetiştirilmesi, sorunlarının halledilmesi; milli eğitim politikalarında cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden, laiklik ilkelerinden sapılmaması çok önem arz etmektedir.
Bu orada, Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli ile ilgili, tartışma ve ayrışmalar henüz bitmeden, bu kez de Öğretmenlik Meslek Yasasının gündeme geldiğini görmekteyiz. İnşallah başta öğretmenlik mesleğinin saygınlığı, öğretmene şiddet ve ücret gbi önemli konularındaki beklentilere çare olur. Yasanın daha uygun ve uygulanabilir yasa olması sağlanır. Yeni sorunlara ve ayrışmalara neden olmaz.
Son olarak, model ile ilgili bir merakımı da burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Modelin “Türkiye’nin Kalkınma Hamleleri” başlıklı bölümünde, 50 milyon dolar bilet ücreti ödenip bir şirkete ait uzay aracına bindirilerek uzaya gönderilen Alper GEZERAVCI’nın da adı geçmektedir. Bu bahsi bu şekilde anlatan öğretmene, öğrencileri “ Öğretmenim bunun ülkemizin kalkınma hamleleri ile ne ilgisi var? diye sorarsa, öğretmeninin bu soruya nasıl cevap vereceğini merak etmemek de mümkün değil.
“Tarikatlara, cemaatlere STK diyenlerin, Cumhuriyeti kuranlarla ve kazanımları ile sorunları olanların hazırladığı bir eğitim modelinin iyi olması mümkün değildir” gibi düşüncelerle, bu modelin uygulandığı bir sisteme çocuklarını emanet etmede endişesi olanların, bu endişelerinin giderilmesini; bu çok önemli yönetmeliğin ve (eğer çıkarsa) öğretmenlik meslek yasasının tüm sevgili öğrencilerimize, saygıdeğer öğretmenlerimize ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim.
Şenol Kuşcu, Haziran 2024, Zonguldak
(0535 829 57 00)
.
























Hocam, öncelikle günümüzü ve yarınları doğrudan şekillendirecek olan Eğitim- Öğretimde ki yaptım-oldu dayatmasıni gündemde tuttuğunuz için teşekkür ederim. Henüz toplum, siyasiler ve STK'lar gelmekte olan fırtınanın farkında bile değiller!!! Adı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” değil "Araplasma-Sultanizim Maarif Modeli" olsaydı, amacına yönelik doğru bir başlık olurdu, diye düşünüyorum. Eğitim-Öğretime yıllarını vermiş bir Akademisyen olmanız nedeniyle, bu konuda birçok makaleler yazarak, biz okurları aydınlatmanın isabetli olacağı kanaatindeyim. Başarılar, Selamlar, Saygılar