Değerli Okurlarım,
Bu günlerde, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Ak Partiden ve Milliyetçi Hareket Partisinden Cumhuriyet Halk Partisine ve Yeniden Refah Partisine (YRP) geçen belediyelerin bir çoğunda, belediye binalarının ön yüzlerine devasa borç listesi pankartlarının asıldığı, iktidar yandaşı olmayan ekranlarda da bu belediyelerde yaşanan şatafatın, lüksün görüntüleri görülmektedir.
İki milyar lira borçlu İstanbul Sancaktepe, 1.1 milyar lira borçlu Manisa Yunus Emre İlçe Belediyeleri gibi bu pankartlı belediyelerin, büyük borç içinde, gösteriş, israf, şatafat içinde yaşama ve yandaşlarına istihdam kapısı olma gibi hiç iyi olmayan benzerlikleri bulunmaktadır. Ancak bu hoş olmayan durumların faturasının sadece o belediyelerin reislerine yüklenmesinin adaletli olmayacağını düşünüyorum. Zira bu listelenenler ve ekranlara yansıyanlar, herhalde, belediye meclislerinden, encümenlerinden, iktidar siyasetçilerinden ve denetim sorumlularından gizli oluşmamıştır.
Bu yerel seçimlerin, daha sonraki yıllarda, muhtemelen, CHP’nin birinci parti olması, YRP’nin hızlı yükselişi ve bu asılan borç pankartları, ekranlara yansıyan şatafat görüntüleri, seçim gecesi kesilen faturalarla hatırlanacağını sanıyorum. Bu unutulmayacaklara, çok duyulan “Borç batağında, boş kasa bir belediye devraldık” sözleri de eklenebilir.
Emeklilerin ve diğer dar gelirlilerin dayanılması zor geçim sıkıntısı içinde olduğu bu günlere damgasını vuran haberin de, “lüks hayatta, görgüsüzlükte, gösterişte, sadece belediyeler yok, ben de varım!” derecesinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın uçağının müdavimi gazetecilikten sonra milletvekilliği ile şereflendirilen bir bayan AKP milletvekilinin, Monaco Yat Kulübünde yediği ve sosyal medya hesabından paylaştığı ıstakoz görüntüleri ve Maldivler tatili haberlerinin olduğu söylenebilir.
Borçların, israfların, yasal olmayan işlemlerin yazılı olduğu asılı pankart, “O” belediyenin bütçesi, borcu, o kentin nüfusu, kentli başına isabet eden borç miktarı; (varsa, ki bir çoğunda olduğu da biliniyor) cemaat, yandaş vakıf ve derneklere olan destekleri ile ilgili bilgilerin, (hatta, ülke genelinde) borç batağı sıralamasındaki yerinin) yazılmasının da yararlı olacağını düşünüyorum.
Örneğin, Zonguldak Belediyesinde asıldığı görülen , altta resmi verilen pankarta, “Belediyenin Bütçesi: 830 milyon, Borcu: 1 milyar 153 milyon, Nüfusu: 99 bin yediyüz, Zonguldaklı başına isabet eden borç miktarı: 11 bin beşyüz ₺” gibi bilgilerin yazılması gibi.
Bu arada;
.Başta CHP ve YRP Örgütleri olmak üzere, devraldıkları belediyeler içinde, borç ve israf batağındakilerin batık derinlikleri ve sıralaması ile ilgili bir çalışma yapmalarının ve kamuoyu ile paylaşmalarının,
.Üniversitelerimizdeki siyaset bilimcilerin, sosyolog ve psikologların; Osmanlının Lale devri benzeri olan bu borç, gösteriş ve israf dönemini ve üreticilerini tez konuları yaparak bilimsel olarak araştırmalarının,
. Bu belediyelerdeki 6 bin m2 genişliğinde başbakanlık katı, saltanat makamı gibi başkanlık ve kabul salonlarının, şark köşeleri, kış bahçeleri gibi şatafat mekanlarının, o kentteki gezip görmeye değer turistik yerler listesine eklenmesi hususlarının ve halkın da görmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
Bu küçük reislerin, sayın Cumhurbaşkanımızın 1150 odalı muhteşem millet sarayını ve Ahlat'ta, Marmaris’te yaptırdığı mütevazi saraylarını kendilerine örnek almalarının; “İtibardan tasarruf olunmaz” sözlerini “gösterişten, şatafattan tasarruf olunmaz” olarak algılamalarının payının olabileceğini de düşünüyorum.
Kendi çapında ve kotunda, cılga yollardan otobana ulaşmış, okuyan, yazan emekli bir hoca olarak, bu borç batağını, şatafatı üreten reislerin, iktidar mensubu yöneticilerin ve onların yanında olanların önemli bir bölümünün ortak özellikleri kapsamında;
.“Çalıyorlar, çaldırıyorlar, lüks yaşıyorlar ama çalışıyorlar” diye düşünenlerin desteklerini alma,
.Üsttekilerin, güçlülerin yanında, yardakçısı olma; alttakilere tahakküm etme, biat bekleme,
.Büyük Atatürk'e ve yaptıklarına, kadın haklarına saygıda, sevgide mesafeli, karşı olanlara yakın olma, görünme,
.Cemaatlere, tarikatlara, dini vakıf ve derneklere destek sağlama, arkalarında olma; tarikat liderlerine, şeyhlere, şıhlara, (içten ya da dıştan!), saygıda, hürmette kusur etmeme,
.Dini değerleri ve duyguları çıkar amaçlı kullanma; Diyaneti, camilerimizi, imam hatip okullarımızı arka bahçeleri; din görevlilerini kendi memurları, doğal destekçileri olarak görme,
.Kendi görüş ve düşüncesinde olmayanlara yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı çıkmak bir yana, yapanların yanında olma,
.Masa, koltuk, kasa, gösteriş konuları söz konusu olduğunda kişiliklerinden, etik değerlere hürmetten kolayca feragat edebilme,
.“Ne Kadar lüks, şatafat içinde yaşarsa yaşasın, yeter ki helal kazancı ile yaşasın” diyebilme,
.“Biz iktidarız. Yürütme, yasama arkamızda. Bize kimse hesap soramaz, bir şey yapamaz” düşüncesinde olma,
gibi ortak paydalar sayılabilir.
Bu özelliklerden uzak olanlara, hangi siyasi görüşe, partiye, düşünceye, inanca sahip olurlarsa olsunlar kendilerine saygıda, hürmette kusur etmeyeceğimizi; taşıyıcısı ve taşıyıcısının destekçisi olanlara ise husumetimizi yazmaya, söylemeye gerek yoktur. Bu tür niteliklere sahip olan kişilerin, hukuk önünde suçlu olma yanında, ahlak özürlü, defolu kişiler ve yöneticiler olduklarını söylemeye de gerek yoktur.
Dünyanın 4. Büyük ekonomisine sahip Almanya Başbakanı, Şansölye Merkel’in makam odasının Bakanlıkların İl Müdürlerinin makam odasından da mütevazi olduğunu görünce; 3+1 den büyükçe bir apartman katında oturduğunu; Cumhurbaşkanının makama özel uçak filosunun olmadığını; yakın çevrelerindeki zengin ülkelerin başkanlarının, görevlerine bisikletle, korumasız, çakarsız, sirensiz gidip geldiklerini öğrenince ülkemizde yaşananlara, yaşatanlara isyan etmemek elde değil.
Yerel yönetimlerden önce, devlet de borç batağına, işler de çıkmaza girince, kralın çıplak olduğu ortaya çıkınca, günümüzde en fazla duyduğumuz, “Kamuda tasarrufa gidilecek, kemerler sıkılacak, lükse, israfa ,şatafata son, liyakata önem verilecek” sözleri olmaktadır. “On yıldır aklınız neredeydi? Şimdi mi aklınız başınıza geldi? Size hiç mi hatalarınızı söyleyen dostlarınız, uyaran, doğruyu söyleyen danışmanlarınız olmadı?” diye sormazlar mı?
Evet, düğün oldu bitti. Sıra düğün öncesinde yapılan borçları ödemeye, verilen sözleri tutmaya geldi. Asıl zor olan da bu. Bu kapsamda, Muhalefette olanların işi daha da zor. Zira dağıtacak bir imkanları, arkalarında Ankara’nın desteği olmayacak. Bu zorluklara, devam eden ve yeni kazandıkları belediyelerde, daha öncekilerin yaptığı hataları yapmamaları; yaptıkları iyi hizmetleri daha da iyi ve artırarak yapmaları zorunlulukları da eklenmelidir. Önümüzdeki hizmet döneminde eğer bu zorlukları aşamazlar ise, kendileri, partileri ve ülkemiz için felaketin bir tık alt derecesinde sonuçları olacağı söylenebilir.
Bu arada, seçimler sonrasında, hiç olmaz ise, çalıp da kılıfını hazırlayamadıkları minareler için olsun, çalanlar, çalınmasına göz yumanlar için bir şeyler yapılıp yapılamayacağı da merak konusudur.
Yerel seçim sonuçlarının, ülkemize, şehirlerimize, seçilenlerimize hayırlı olmasını dilerim.