(YETKİLİLERİN DİKKATİNE ÖNEMLE SUNULUR!)
Değerli Okurlarım
Araziye oturan tüm mühendislik yapılarının projelendirilmesinde ve inşasında arazinin topoğrafik ve jeolojik (doğal) yapılarına uygun konumlandırılması ve projelendirilmesi en önemli hususlardandır.
Örneğin, topoğrafik yapıya uyum kapsamında, bir yolun; arazinin (tepe, boyun, vadi gibi) doğal topoğrafik yapısına, izlediği ırmağın yatağına uygun konumlandırılmaması gibi durumlar doğa ile olan mücadelenin boyutlarının büyümesine neden olur.
Bu uyumsuzlukların hata niteliğinde olması durumunda, kazı ve dolgu işleri; duvar, tünel, köprü gibi imalatlar, heyelan, göçük gibi sorunlar daha fazla ve büyük boyutlarda olur. Sonuçta da, kaynak ve zaman israfları yanında arazinin doğal dengesinin ve görünümünün daha fazla bozulmasına da yol açılır.
Her gün üzerinden geçtiğimiz yollara, bu uygunluklar açısından bakıldığında, çoğu uyumsuzlukları fark edebilmek için uzman olmaya bile gerek olmaz. Basamak, basamak yapılan devasa yarma şevleri; onlarca yüksekliklerdeki klasik ve (geoduvar gibi) yeni duvar türleri; gereğinden uzun tüneller, köprüler; tekrarlanan sel ve deniz tahribatları bu uyumsuzlukların sonuçlarının en bariz örneklerini oluşturur.
Herhangi bir yapının oturacağı zeminin jeolojik ve hidro jeolojik, tektonik (tabakalaşma) yapısına uygun yerleştirilmemesi ve gerekli önlemlerin alınmaması durumlarında ise, gerek yapım aşamasında gerekse sonraki yıllarda, heyelan, kayma, göçük, oturma gibi zemin hareketlerinden kaynaklanan sorunlara davetiye çıkarılmış olur.
Bu durumlar da yine, zaman ve kaynak israfları yanında can ve mal güvenliği açılarından tehlikeler de yaratır.
Bölgemiz gibi üstü de altı da çok arızalı olan topoğrafyalarda bu uyumlara çok daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir.
Her alanda olduğu gibi; yol projelerinin yapılması, gerçekleştirilmesi ve denetimleri tamamen yükleniciler eliyle yapılması sonrasında, bu uyumlara yeterince özen gösterildiğini söylemek mümkün değildir. Maalesef tasarrufa ve mühendislik ekonomisinin gereklerine önem verildiğini söylemek te mümkün değildir.
Bu nedenlerle de, özellikle bölgemiz gibi doğal yapısı arızalı olan yerlerde bu uyumsuzluklardan kaynaklanan kaynak israfları, sorunlar ve ortaya çıkan olumsuz görüntüler daha da fazla yaşanılır olmuştur.
Bu konuda, en kötü ve hiç olmaması gereken ise, bu uyumsuzlukların, gerek projelendirme gerekse uygulama aşamalarında, (teknik dışı etkilemelerle), ihalelerde iş miktarlarını ve karlı iş kalemlerini artırma, işin daha kazançlı olmasını sağlama gibi amaçlar için yapılması durumlarıdır.
Bu uyumsuzluk hataları, bazı yerlerde o kadar büyük boyutlarda olmaktadır ki, bu tür olasılıkları düşünmemek de mümkün olamamaktadır.
(Genelde 3-5 yıl süreli bir yol ihalesinin, ortaya çıkan ya da çıkarılan keşif artışları ve ihale oyunları ile 15-20 yıl sürdürülmesi; yavrusu anasından büyük ikmal “eksiklikleri tamamlama” ihaleleri; aynı yerlerde yıllarca süren heyelan, deniz ve dere tahribatları gibi durumların, çoğu yerde, bilerek ya da bilmeden yapılan bu uyumsuzlukların ve tedbirsizliklerin sonuçları olduğu bilinmelidir.)
Bundan iki önceki yazımda, Eşek Mehmet lakaplı, ilk kuşaktan,Efsane Karayocu Devrekli Mehmet Erkut’u tanıtmış ve Cumhuriyetin Önemli projelerinden olan 112 km uzunluğundaki Zonguldak-Devrek-Yeniçağ yolun ilk projesinin de onun eseri olduğundan söz etmiştim.
Burada, onun bu projesinin bir kesiminde, 2000’li yılların başlarında, yolun bölünmüş yola dönüştürülürken, (muhtemelen kazı iş kalemini artırmak amacıyla olsa gerek!), topoğrafik ve jeolojik yapıya uyumsuzluğun zirve yaptığı iki ibretlik örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Bu arada, bu ve buna benzer, büyük kaynak ve zaman israflarına neden olan uyumsuzluk sonuçlarının, Mehmet Ağabeyin eserinde açılan yaralar olduğunu da söylemek istiyorum!)
Olay yeri:
Yolun Gökgöl Mağarasından sonra, 4. km civarında, birisi yolun sağında, (buradaki bir petrol istasyonunun karşısında, şimdilerde heyelan tüneli ile geçilen noktada); diğeri onun, hemen gerisindeki kurpta, (bu kez, yolun sol şevinde), yapılan heyelanla mücadele anıtlarının dışarıda kalan bölümleri yükselen noktalar!
Yapılan topoğrafik ve jeolojik uyumsuzluklar:
Bu sorunlu kesimde de, rahmetli Mehmet Ağabey, iki önemli uyuma dikkat ederek yolu geçirmiş ve 1970’li yılların sonlarında tarafımızdan gerçekleştirilmişti. Yolun bu kesiminde de, bölünmüş yol çalışmalarının başladığı 2000’li yılların başlarına kadar geçen 25- 30 yılında uyumsuzluktan kaynaklanan bir sorun yaşanmamıştı.
Ancak, Petrol İstasyonunun karşısındaki 3-4 yüz m’lik kesimde; bölünmüş yolun yeni yapılacak olan sağ yarısı, ne topoğrafik ne de jeolojik açılardan uygun olmadığı; bilen, bilmeyen herkesin kolaylıkla görebileceği dik dağ yamacına oturtulmuştur. (Sonuçta da hem, toprak bir zeminde çok daha fazla kazısı işi yapılmış hem de heyelana davetiye çıkarılmıştı!)
Sonuç:
Önce, 60-70 m yüksekliklere ulaşan basamaklı şevler betonla kaplanmış, çelik ızgaralarla örtülmüş, eteklerine de devasa iksa duvarı yapılmıştı. Ancak bu yapılan heyelanla, şev akıntıları ile ilgili mücadele önlemleri yeterli olamamış; yapılan önlem imalatlarını; yer, yer parçalayarak, yıkarak yol platformunu doldurmaya devam etmiştir.
Yapılan önlemlerin yeterli olamaması üzerine, bu kez yüksek taş duvarın 3-4 m önünde, yol boyunca çakılan, sayıları yüzleri, boyları binlerce metreyi bulduğu ifade edilen forekazıklar üzerinde oturtulan betonarme duvar yapılmıştır.
Bu betonarme duvarın da çözüm olmadığının görülmesi üzerine, bu kez de, bu kesimin bir bölümünün, (bir tarafı açık) yamaç tüneli ile geçilmesine karar verilmiştir.
Karar uygulanmış ve bu günlerde resmen de açılacağı öğrenilmiştir. (Alev Uzunbaş Adlı kardeşimizin iznine güvenerek, Ek.3). İnşallah, artık, heyelan ve şev akıntıları devam etse de tünelin üstünde kalır, artık yola ulaşmaz!
Deneme-yanılma ile yapılan ve 15-20 yıldır, yoldan geçenlerin gözleri önünde devam eden bu mücadele çalışmalarının aşamaları ve son durum ile ilgili bazı görseler, Ek 1’de verilmektedir. ( On binlerce m3 heyelan kazısını ve çakılan yüzlerce forekazığın zemin içinde kalan bölümlerini görüntülemek ise mümkün olamamıştır!)
Bu tedavi masrafı çok yüksek yaranın, Zonguldak tarafında, 3-4 yüz m gerisindeki kurpta da, 2. bir büyük bir yara daha açılmıştır. Mehmet Ağabeyin projesine uygun olarak yapılan ve yıllarca sorunsuz hizmet veren mevcut yol, bu kesimde tamamen terk edilmiş ve bu kez, bölünmüş yolun tamamı, yine iki önemli uyumun aksine, dağ yamacı tarafına oturtularak yine doğaya savaş açılmıştır.
Doğa da bu savaşa büyük bir heyelan ile karşılık vermiştir. Savaş sürecinde, burada da öncekine yaşananlara benzer durumlar yaşanmıştır. (Heyelan için en iyi çözümün” Gaya gelebilü, gaç!” özdeyişine uygun olarak, kaçmak olduğunu hatırlatacak bir vatandaş da mı olmadı acaba!)
Ek 2’de Bu kesimdeki durum ile ilgili, bazı görseller verilmektedir.
SONUÇ
Her iki noktada; deneme, yanılma yöntemi ile, yoldan geçenlerin gözleri önünde, yıllarca süren ve yüzlerce milyonları bulduğu söylenen kaynak israfına, yolu kullananların çektikleri sıkıntıların eklenmesi gereği de unutulmamalıdır.
Yoldan geçen herkesin yıllardır görmekte olduğu bu kadar bariz yanlışları fark edip, sorumlularından nedenini soran, gereğini yapan atanmış ya da seçilmiş bir yetkilinin olmamasının çok üzücü bir durum olduğuna inanıyorum.
(Efsane Vali Rahmetli Recep YAZICIOĞLU gibi bir bürokrat olsaydı, bunu mutlaka yapardı!)
Her konuda, her alanda, bilimin, tekniğin gereklerine uyulmasını dilerim. (hala kaldı ise), Karayolculuk ruhunu taşıyan Karayolcuların dikkatlerine de sunarım!
Şenol Kuşcu, Emekli Öğretim Üyesi, Mayıs 2025, Zonguldak
Ek 1.İlk Yara noktasındaki heyelanla mücadele ile ilgili görseller.
Ek 2 İkinci noktadaki heyelanla mücadele görselleri
Ek3. Güncel Haber (Alev Uzunbaş’ın izni dileği ile!)