Ülkemizde, kentimizde, kamu kaynakları ile yapılan altyapı tesisleri, kamu binaları, park, cadde ve sokak gibi alanlara o tesisin, binanın yapımı sırasında görevde olan yetkili makam sahiplerinin adlarının verildiğini görmekteyiz. Çoğu yerde, çoğu zaman, bu ad vermelerin, siyasi, ideolojik ve kişisel yakınlıklarla ve samimi olmayan yaklaşımlarla olduğu bilinmektedir.
Yerel ve genel yönetim düzeylerinde böyle örneklerinin sayılamayacak kadar çok olduğu görülür. Bu tür icraatların kişi hayatta ve hatta makamda iken yapılmasının değer yargıları duyarlı kişiler nezdinde kabul görmediği bilinmektedir.
Özellikle eğitim binalarına, kentlerde, bulvar, cadde, sokak, meydan, park gibi yerlere ad vermelerle ilgili düzenlemelerin olduğu bilinmektedir. Ancak her konuda olduğu gibi bu konudaki düzenlemelere de tam uyulduğunu söylemek mümkün değildir.
Bilindiği üzere, her kentte, kurumda, uzak ve yakın geçmişte yaptığı hizmetlerle, ürettiği sanatsal ürünlerle iz bırakan başarılı olmuş yöneticiler, sanatçılar ve büyük hayır sahibi varlıklı kişiler vardır. Bu konudaki düzenlemelerde, öncelikle;
• Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ulusal düzeyde tarihe mal olmuş şahıs, yer, tarih ve olayların
• Bilim, teknoloji, kültür, sanat, spor ve benzeri alanlarda ulusal düzeyde önemli başarıları olan kişilerin, şehit ve gazilerin adlarının verilmesi ön görülmektedir.
Ancak, ülkenin her yerinde, ad verme konusunda, ulusal düzeyde göz önünde bulundurulması, uyulması gereken değerler yanında, bu tür değerlerin, kentler, kurumlar, bölgeler düzeyinde olanları da ihmal edilmemelidir. Her türlü ideolojik ve siyasi düşüncelerden, kişisel tercihlerden uzak olarak bu yerel, kurumsal bölgesel değerlerin adlarının, hizmet ve başarılarına uygun ortamlarda yaşatılması, o kentte yaşamakta olan hemşerilerinin vefa borcu olmalıdır.
Bu noktadan bakıldığında, Zonguldak olmasa da Zonguldaklıların vefalı olduklarını söylemek zordur.
Zira eğer vefalı olmuş olsalardı; Örneğin,
• Milli Mücadeleye ilmiyle, imkânları ile Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal’in saflarında yer almış olan Zonguldak Müftüsü İbrahim Efendi ve Devrek Müftüsü Hacı Abdullah Sabri Aytaç Efendiler,
• Havza tarihinde hizmetleri ile iz bırakan İhsan Soyak gibi madenci yöneticiler,
• 1970’ li yıllarda ülkemizde, ilk metropolitan alan planlamasını büyük bir özveri ile yapan Zonguldaklı Şehir Plancısı Engin Erkin Hanım Efendi,
• Dürüst, Centilmen Belediyeci, Zonguldak Metropolitan Alan Belediyeler Birliğini kuran Belediye Başkanı Rahmetli Hüseyin Öztek ve büyük hizmetleri ile iz bırakan Zeki Çakan,
• 1970 ‘li yıllarda Milli takımın ve Zonguldak Sporun efsane, beyefendi ismi Riva Halil lakaplı Futbolcu Halil Güngör,
• Döneminin Cumhurbaşkanı Rahmetli Süleyman Demirel’e olan yakınlığı ile Üniversitemize büyük imkânlar sağlayan, Kurucu Rektör Sayın Prof. Dr. Ramazan Özen ve Üniversitenin merkez kampüsünde, günümüzde gölgesinde oturulan görkemli ağaçları yetiştiren, Zonguldak Devlet Mühendislik Akademisinin kurucu başkanı Burhanettin Çağlarer,
• Zonguldaklı Şair Rüştü Onur gibi, geçmişten günümüze, Ülkemize ve Zonguldak’a olan başarılı hizmetleri ve eserleri ile iz bırakmış olan, rahmetli olmuş ya da (Allah uzun ömürler versin) hayattaki değerli isimlerin hizmetlerine uygun yerlerde ve ortamlarda eğer adları yaşatılmıyorsa bu durumlar birer vefasızlık örnekleri değil midir?
Zonguldak, kömür ve kültürel değerler sevdalısı Sayın Ekrem Murat Zaman’a ve Dr. Mustafa Yüce, Tuna Aratoğlu gibi kültür sanat, yerel tarih tutkunu değerli Zonguldaklılara sorulsa, herhalde adları yaşatılması gereken, daha onlarca Zonguldaklı sayacaklarından eminim.
Ancak, neredeyse hiç bir Zonguldaklının tanımadığı, Zonguldak için ne yaptığını bilmediği Sayın Teoman Duralı; Üniversitede, Üniversite ve bilim için hangi üstün hizmetlerinin olduğu bilinmeyen Sayın Prof. Dr. Durmuş Günay gibi isimlerin kentimizde ve Üniversitemizde adları yaşatılması gerekenler arasında ilk akla gelenler arasında olamayacağı da çok iyi bilinmektedir.
Yanıtlayamadığım Bir Soru!
Değerli Okurlarım,
Zonguldak’ta bulunduğum ortamlarda, zaman zaman bir soru ile karşılaşmaktayım. Yanıtlayamadığım bu soru, şudur: “ Hocam, şimdilerde ve daha önce de, Üniversitemizde Rektör yardımcısı olarak görev yapan Sayın Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu’nun televizyon kanallarında ve diğer yayın organlarında, deprem konularında sık sık önemli açıklamalarını, beyanlarını, görmekte ve okumaktayız. Sayın hocamızın sizin bölümünüzden ve sizin arkadaşlarınızdan birisi olduğunu biliyoruz. Hocamızın bu konudaki uzmanlığı nereden geliyor acaba?” mealindeki sorulardır.
Ben de kendilerine, “Kendisinin Bölümümüze kazandırılması, yüksek lisans ve doktora süreçlerinde, yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük kadrolarına atanma aşamalarında, hoca ve yönetici olarak görev ve sorumluluklarım olmuştu. Bölümüze alındığı 1996 yılından görevden ayrıldığım 2013 yılına kadar olan bu dönemde ilgi alanı ile ilgili çalışmaları ve tezleri yeterli görülmüş ve başarılı bulunmuştu.
Bu dönemde, konusu ilgi alanı olmadığı için, deprem konusunda bir çalışması yoktu. Dosyalarına koyduğu bilimsel yayınlarında ve tezlerinde bu konuda bir çalışması da bulunmamakta idi. Belki daha sonra olmuş olabilir.
Depreme neden olan faylarda ve heyelan potansiyelli alanlarda bir zemin hareketinin olup olmadığı; oluyorsa, miktarını, hızını ve yönünü ölçme konusunda, Harita-Geometrik Mühendisliği disiplininin bir görevi vardır. Ancak bu hareketlerle ilgili olarak, belirlediği bu büyüklüklerin depremsellik ve heyelan konularında değerlendirilmesi, yorumlanması, Jeoloji ve Jeofizik mühendisliği kökenli Prof.Dr. Aykut Barka gibi değerli deprem uzmanlarının işidir.
(Dönemimde, Kuzey Anadolu Fayının, Gerede - Yeniçağ arasındaki bölümünde, Küresel Konumlama (GPS) Yöntemi ile biz de aralıklı ölçmeler yapmış ve fayın bu bölümünde de, yılda 1.5 cm kadar, batı yönünde bir hareketlenmenin olduğunu belirlemiştik ve bulgularımızı yayınlamıştık. Bir gün, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesindeki hocalarımıza bu hareketlenmeyi anlattığımda; Ankara’ya çok gidip gelmekte olan, mizahı da seven bir hocamızın “Ya hocam son yıllarda, Ankara yolu git git bitmiyor! Demek ki bu yüzdenmiş!” esprisini de unutamam.)
Ayrıca, Sayın Profesörün, deprem konusunda yazdıklarına, söylediklerine, konunun asıl sahibi olan Jeolog ve Jeofizikçi gerçek uzmanların ne dediklerine de bakmak lazım. Ancak ben onların bu konudaki değerlendirmeleri ile ilgili bir bilgiye sahip değilim.” mealinde yanıtlarım olmaktadır.
Ülkesine, kurumuna başarılı hizmetleri olan bir kişinin ülkeye kazandırılmasında katkısı olan her hocanın, yöneticin, o kişinin hizmetlerinden başarılarından mutlu olmaması düşünülemez. Hocamıza bu konuda da başarılar dilerim.
Yazımı, okuyan, yazan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda olan, Zonguldak sevdalısı değerli öğretmenimiz Hamit Kalyoncu’nun Zonguldaklı olmakla ilgili, yıllar önce yapmış olduğu tanımdan yararlanarak yazımı sonlandırmak istiyorum.
Zonguldak’ta doğdukları ve kimliklerinde Zonguldak yazıldığı için Zonguldaklı değil; Zonguldak’ın bu günü ve geleceği için, sosyal, ekonomik, kültür, sanat, spor alanlarında, düşünce, proje ve eserler üretenler, üretenlere destek verenler gerçek Zonguldaklılardır.
Bu gerçek Zonguldaklıların, bu dünyadan gidenlerini rahmet ve saygı ile anar, hayatta olanlarına da sağlık ve mutluluklar dilerim.
Şenol Kuşcu, Haziran 2024, Zonguldak.
(0535 829 57 00)
























Karşılaştığı her meselede sitemsiz, tarizsiz çözümler bulan Şenol Hocamızın Zonguldaklılara hafif de olsa sitemkar davranması bana Hoca acaba yaşlanıyormu dedirtti. Şaka, şaka. Her şeyin dilediğiniz gibi olması dileğimle saygılar sunarım.
Hocam konu ile pek alakası yok belki ama. Herkesin bildiği gibi Zonguldak cumhuriyetimizin ilk vilayetidir. cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 26/08/1931 yılında Zonguldak'ı ziyaret etti. İlk ayak bastığı yer olan MMO yanındaki yerde Atamıza çiçek veren küçük kız figürü var. Konuyu bilenler bunu anlar takat bilmeyenler için bir şey ifade etmez. Buraya Atatürk'ün büyük bir büstü de yapılmalıdır.. Zonguldak'ta cadelere isim konusuna gelince mesela yer altında 45 yıl çalışan ve kitabı da olan ETHEM çavuşlar unutulmamalıdır.. saygılar