Sen solcusun, işsizliğin resmini yapabilir misin Abidin? Yapamazsın… Emekten aldığın güçle işin var senin…
Sen sağcısın, işsizliğin resmini yapabilir misin Abidin? Yapamazsın… Şükür ederek aldığın kaderinde işin var senin de…
Dolayısı ile sağdan soldan estarabim değildir işsizlik! İşsizlik sütten kesilmiş yavru kedi gibi ortalıkta aç aç dolanmaktır Selahattin.
Umudunu dolaya dolaya çözülmez zannettiğin bir düğümdür muhtar!
Bir bardak çayı kız arkadaş gibi hayal ettiğin geçmez saatlerdir kurban!
Cevap, sen işsizliğin ne resmini ne eskizini yapabilirsin. Yapmaya bile uğraşmazsın, zaten seni işsizlik ne şair ne ressam yapmıştır! Kendini içerik üreticisi olarak kandırmaya devam et çakma Nazım’ım.
Sen ister türkülerini söyle ister bordronu yak selvi boylum al yazmalım; gelecekte işsizlik daha da beter böcek sendromları oluşturacak hacı.
1 Senedir işsizim Abidin? İstersen “bir senedir” diye yazayım Dino De Laurentiis! Çoğu zaman da işsizdim zaten Abidin… Sanatçı manatçı olarak hele de ressamcı filan olarak hayat yoluna gül döktüysen devamında vay haline Abuzittin… Kısacası eyyy sistem. Eyy köhne taşra ve de giremediğimiz Avrupa Birliği ve alamadığımız fonları ile istifade edemediğimiz bütün ödenekler… İşsizlik kötü…
Öyleyse dans. Müzik delilikten önce gelen çıldırma halidir Şuhayip. Çaresiz çıldıracağız! Elimizde bir o kaldı. Nietzsche gibi çıplak, alt komşuyu da yanımızda götüreceğiz. Glu glu değil mümkünse Haka dansı yapacağız! Uyarlarız kendi kültürümüze Güldür Müdürükü..
İşsizlik! Sözün bittiği yer değil ama çözümü bulamadığım bir yer. Çözüm süreçlerine giremediğimiz yer. Yer bile değil, yoklukla yoksunluk arasında tuhaf bir araf… İlahi Komedya, Dantel abi.
Öyleyse devam:
Hem işsizliğe devam hem mücadeleye devam… Enerji gökten, güç kuvvet bedeni servetten! Nereye kadar? Gittiği yere kadar! Godot gelse de gelmese de… Goethe’nin doğduğu ve doyduğu kentle kardeş ilan edilsek de edilmesek de. Goethe diye okunmaz… Oku bakiiim!
Sen işsizliğin ne olduğunu bilir misin Abidin? (Abidin Dino’yu severim)
Peki ya sen 2 maaşlı? Seni sevmiyorum… İkiyüzlülükle aynı şey iki maaşlılar. “Ev gençleri” diye bir kuşak türemişken utanmayan sen. Ve seninle aynı işi yapabilecek pek çok kişi varken pişkinliğinden yüzü kızarmayan hey you! Neyse ki etik dedikleri şey felsefe de felsefi bir takıntı, takmanıza gerek yok. Buzlu muzlu iki kadeh de ahlak için, için (2 ‘için’ yan yana geldi, olağanüstü bir durum, hergremerog Heil Hitlerog)…
Ya sen, her seçim dönemi ölümü gösterip sıtmaya razı eden? Kaç kere daha öleceğiz mesela? Kaç hakkımız kaldı? Bilgisayar oyununda ebleh bir karakter miyiz yoksa? Sığdıramadım canlarımızı bu sanal dünyaya…
Sen işsizlik nedir bilmeden…
Sen başkanın adamı oldun…
Adam mı oldun?
Bi de arkamızdan konuşma hakkı verildi sana ya… Yunan tanrısı gibi bi şey oldun loo? Alt tarafı sorduk? “İşsizliğin resmini yapa bilin mi?” Diye…
Açıkçası iş arıyorum. Bu yaştan sonra bilinen tarzda iş arama yazısı yazamayacağımı düşünüyorum. Zira her şey yalvar yakar olmaya döndü!
O halde…
Tanrısal işverenliğiniz de yerin dibine batsın.























