Ülkemizde, üç harfli marketlerin olmadığı yıllarda kışa hazırlık ayı olarak bilinen Eylül ayları, günümüzde düşkünleri için dizilerin başlama ayı olarak bilinse de; okula, üniversiteye giden, özellikle de üniversiteye kayıt yaptıran öğrenciler ve aileleri için telaşlı, sıkıntılı, biraz da heyecanlı geçen günlerin ayı olur. Üniversiteli olmuş kız öğrencilerin ve cep durumları iyi olmayan ailelerin sıkıntıları ise daha da fazla olur.
Bu günlerde üniversite sınavlarını kazanan öğrenciler, kazandıkları üniversitelere kayıtlarını yaptırmışlar, barınma sorununu halletmişlerse derslere de başlamış olmalılar. Böylece hem o üniversitelerin öğrencileri olma hem de üniversite öğrencilerine tanınan birtakım haklardan yararlanma yanında, dışarıdan yeni gelen öğrenciler, öğrenimleri süresince, kazandıkları üniversitenin bulunduğu kentin sakinleri olma hakkını da kazanırlar.
Ancak tam zamanlı bir üniversite öğrencisinin, o üniversitede öğrenimini sürdürebilmesi ve o şehrin sakini olabilmesi için, öncelikle, o kentte barınma ve diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek maddi imkâna sahip olması bir zorunluluktur.
Günümüzde, büyükşehirlerde yükseköğrenim gören bir öğrencinin, orada öğrenimini sürdürebilmesi için, sadece zorunlu ihtiyaçlarının aylık maliyetinin 50 bin lira olduğu hesaplanmaktadır. Çalışanların %60’nın en düşük ücretle çalıştığı, emeklilerin 16 bin lira emekli aylığı aldığı bir ülkede, üniversitede okuyan bir çocuğuna bu imkânı sağlayabilecek ailelerin oranını tahmin edebilmek için uzman olmaya gerek yoktur.
Bu durumda, bu maddi güce sahip olamayan ailelerin okumak isteyen çocuklarına, hiçbir makamın, kişinin, kuruluşun “okumasınlar” demesi mümkün olamayacağına göre, bu ailelerin çocuklarına bir şekilde bu imkânın sağlanması şarttır. Günümüzde, ailesinin sağlayamadığı bu imkânın tamamının ya da bir bölümünün, başta kamu ve özel sektör, vakıf gibi kuruluşların karşılıklı-karşılıksız bursları olmak üzere, yükseköğrenim kredisi; derneklerin, hayır kurumlarının, kişilerin ve üniversitesinin sağlayabildiği nakdi, aynı yardım ve kolaylıklarla sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bulundukları yerler dışında okuyan tam zamanlı üniversite öğrencilerinin, en önemli ve öncelikli sorununun barınma konusunda olduğu bilinmektedir. Bu sorun hallolmadan diğerlerinin düşünülmesi söz konusu olmaz. Bu nedenle öncelikle ve özellikle, bulundukları yerler dışında öğrenim gören dar gelirli ailelerin çocuklarına yapılacak en öncelikli yardımın barınma konusunda; bunu beslenme, ulaşım gibi diğer yaşamsal konularda olması beklenir.
Diğer yandan, devletin, her üniversite mezununu istihdam etme mecburiyetinin olduğu söylenemez. Ancak, kendi açtığı yada açılmasına izin verdiği bir üniversitenin, maddi durumları iyi olmayan öğrencilerine, o üniversitenin sahibinin (devletin, vakfın,..), en azından, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada yardımcı olması, mecburiyet derecesinde sosyal ve insani bir görevidir.
Ekonomik ve kültürel gelişmesinde çok önemli olan üniversitelerin, kentlerinde açılması konusunda, tüm talep yollarına başvuran, açılınca da, dört gözle öğrenci bekleyen o kentin yerel ve genel yöneticileri; özellikle, esnaf ve esnaf örgütleri, mülk sahipleri, hayır kurum ve kişileri de bu sosyal ve insani görevin ortakları oldukları da unutulmamalıdır.
Günümüzde, ailelerinden ayrı okumak zorunda olan üniversite öğrencilerinin, en önemli sorunu olan barınma ihtiyaçlarını, genelde öğrenci yurtlarında ve ( tekli ya da, çoklu) kiralık konutlarda (öğrenci evlerinde), pansiyonlarda, (maddi durumu süper olanlar!) apart otellerde (ve hiç arzu edilmeyen) cemaat, tarikat gibi dini örgütlerin yurtlarında kalarak sağladıkları bilinmektedir. (Aile ve akrabalık bağlarının, yardımlaşmaların güçlü olduğu çok eski yıllarda, az-çok akraba yanlarında kalmalar da olabiliyordu!)
Özellikle dar gelirli ailelerin çocukları ve kız öğrenciler için; barınma, beslenme, güvenlik ve maddi açılardan en uygun olanın devlet yurtları olduğu bilinmektedir.
Ülkemizde, büyük çoğunluğu bulundukları kentler dışında örgün eğitim gören 7 milyon dolayında yükseköğrenim öğrencisi bulunmaktadır. Devletin yükseköğrenim öğrencilerine yurt sağlamakla görevli olan Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK)’na bağlı yurtların yatak kapasitesinin ise, 900 bin kadar olduğu ifade edilmektedir. Bu kapasite yetersizliği yanında çok da talep olduğu için, ülke genelinde, yıllardır bu yurtlarda yer bulabilmek hep sorun olagelmiştir. Bir sorunun, Zonguldak özelinde de, (pahalı şehirlerimizden olması nedeniyle) daha fazla yaşanmakta olduğu bilinmektedir.
Bu yurtlarda yer bulamayan öğrencilerin büyük bir bölümü, aylık ücretleri 5-6 bin ile 10-15 bin lira arasında değiştiği söylenen özel yurtlara ve kiralık konutlara yönelmek zorunda kaldıkları da bilinmektedir. Ancak ailesi dar gelirli olan bir öğrencinin, ne özel yurtların ücretlerini ne de ,( bırakınız büyük kentleri, genelde Meslek Yüksek Okullarının olduğu küçük ilçelerde bile !) uçan kiralarını ve giderlerini ödemesinin mümkün olamayacağını söylemeye gerek yoktur.
Benim de, bir veli olarak, 1990’lı yıllarda, kendi çocuklarımın Kayseri ve Ankara’daki öğrencilik yıllarında, barınma konusunda, çektiğim sıkıntıları unutmam mümkün değildir. Sonrasında da uzun yıllar süren hocalık ve yöneticilik görevlerim esnasında, özellikle kayıt dönemlerinde, çocukları üniversitemizi kazanıp başka yerlerden gelen yakınlarımın, arkadaşlarımın, hemşehrilerimin ve öğrencilerimizin barınma konusunda çektikleri sıkıntıları, hep yakından görenlerden oldum. Onlara yeterince yardımcı olamamanın üzüntülerini yaşadım.
İnternet ortamlarında paylaşılan istatistiklerde, ülkemizde, özellikle ekonomik sıkıntıların yoğun olduğu son yıllarda, her yıl 350- 400 bin dolayında üniversite öğrencisinin öğrenimini sonlandırdıkları görülmektedir. Bu durumun başta gelen nedenlerinin, öğrencilerin öğrenimleri sırasında yaşadıkları ekonomik zorluklar ve mezun olmuş pek çok üniversite mezununun, işsizlik ve mesleği olmayan işlerde çalışması ve ücretleri konularındaki üzüntü veren durumları olduğunu söylemeye de gerek yoktur.
Günümüzde, üniversite öğrencilerinin, memnun olduğu şehirler öğrenci dostu şehirler; üniversiteler de, öğrencileri memnun olduğu üniversiteler olarak nitelendirilmektedir.
Ülkemizde, 2017 yılından bu yana, her yıl, Sayın Prof Dr.Engin Kocadağ ve Prof Dr.Cemil Yücel’in kurmuş olduğu Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı ( ÜniAr) tarafından Öğrenci dostu üniversite şehirleri ve Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırmaları yapılmaktadır. Öğrencilerin, Üniversite memnuniyet araştırması konusunda, çok geniş katılımlı ve çok kapsamlı bir üniversite memnuniyeti anketi, YÖK tarafından da yapılmaktadır.
Bundan sonraki yazımızın konusu, kısmet olursa bu konularda, yapılan bu anketli araştırmaların, ülke genelindeki ve Zonguldak özelindeki 2025 sonuçları ve Öğrenci dostu şehir ve üniversite olabilmek için yapılması gerekenlerle ilgili olacaktır.
Üniversitelerin olduğu şehirlerinin öğrenci dostu şehirler, üniversitelerin de öğrencilerinin, öğrencisi olmaktan memnun olduğu üniversiteler olmasını dileklerimle ilgililerin bilgilerine arz ederim.
Bu arada, kentlerimizdeki, misafir üniversite öğrencilerimize de tercüman olmak üzere önemli gördüğüm bir hususa da değinmek istiyorum:
Başta, il, belediye ve üniversite yöneticileri olmak üzere, tüm ilgili yetkililerin ve görevlilerin; Öğrencilerden; başta barınma, beslenme, ulaşım konuları ve esnaf tutum ve davranışları ile ilgili olanlar olmak üzere; birçoğu basına ve sosyal medyaya da yansıyan talep ve şikâyetlere, bu konulardaki denetimlere ve (özellikle de) öğrenci yurtlarının yönetici ve personelinin seçimine her bakımdan özen gösterilmesini de dilerim.
Şenol KUŞÇU, Emekli Öğretim Üyesi, Eylül-2025, Özgür Halkın Sesi, Zonguldak.























